Eskiden ço­cuklara akıl çağına geldiklerinde çok şey öğretilirdi, boşuna akıl çağı denmezdi. Büyüdüklerinde işlerine yarayacak şeyler öğretilirdi, çünkü her çocuğun bir gün gelip yetişkin olacağı hiç unutulmazdı. Şimdi öyle değil, şimdi daha ziyade yetişkinler yaşlanıncaya kadar çocuk­muş gibi yapılıyor, üstelik de ahmak ve ödlek birer çocukmuş gibi. Bu yüzden her yerde bu kadar aptallık var.
Reklam
İnsan çizginin öteki tarafına geçmişse haklıymış değilmiş, fark etmez, mesele kafasına koyduğu­nu yapmak, kazanmak, boyun eğdirmek ve hakimiyet kurmaktır sa­dece.
İnsan bazen ne yapmak istediğini ya da ne yapması gerektiğini, hat­ta ne yapmayı düşündüğünü veya neyi yapacağının neredeyse ke­sin olduğunu bilir, ama ayrıca birilerinin bunu söylemesine, doğrula­masına, tartışmasına ya da onaylamasına ihtiyaç duyar; bir bakıma sorumluluğu bir ölçüde üstünden atmak ya da hafifletmek veya pay­laşmak için bir taktiktir bu, her ne kadar yalandan da olsa; çünkü in­san yaptığını tek başına, onu ikna eden, aklını çelen, cesaretlendiren ya da onaylayan, hatta görevlendiren veya ona emir veren kişiden ba­ğımsız olarak yapar.
İnsanların çoğu sürdüğünden farklı bir hayatı hayal edemez ve sırf bu yüzden o haya­tı değiştirmez, kıpırdamaz, planlamaz; yama yapar, erteler, kafasını dağıtmaya çalışır, bir sevgili bulur, kendini kumara verir, durumun yaşanabilir olduğuna ikna eder kendini, zamana bırakır; ama noktala­mayı aklından bile geçirmez.
İnsan bir yerden ayrıldı mı bir daha oraya geri dönemez, aynı şekilde döne­mez; arkamızda nasıl bir boşluk bırakırsak bırakalım, o boşluk anında doldurulur,eşyalarımız atılır, dağılır; geri dönsek de artık bedensel­likten yoksun bir hayaletizdir, haklarımız, anahtarımız, iddialarımız ve geleceğimiz yoktur.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.