İnsanlık o kadar ilerledi ki,artık gözükmüyor mu yoksa gören gözlere mi zeval geldi?
Eser 1978 yılında yayınlanmış.Hikayede insanlık, yoğunlukla İstanbul'un kenar kesimleri sayılan Florya,Menekşe ve Yeşilyurt semtlerinde ve son olarak şehrin tam göbeğinde Taksim'de sorgulanıyor.Kitapta şehir ve semt isimleri açık açık belirtilmesine rağmen,Üstad
İsmet Paşa dönemlerinde Niğde'den milletvekili seçilen, Yahudi profesör Avram Galanti Bodrum'lu, Ermeniler'le İsrailoğullanı'nın benzerliklerini şöyle tanımlamakta: "Ermeni kültürü tamamen Yahudi kültürüne benzer. Arameen, Yahudiler tarafından konuşulan bir dil. Ermeni ve İbrani harfleri birbirlerine çok benzer ve 22 harften oluşurlar. Ermeni isimleri, Davud soyundan gelen sürgün edilmiş Yahudi isimlerinin yaklaşık aynısı. İbranice Arameen'in karışımıdır. Yahudiler ve Ermeniler tarih boyunca birlikte hareket etmişlerdir. Yahudilerin her sürülmesinden sonra, onlara kucak açan tek kavim Ermeniler olmuştur."
İnsanların dün sevdiklerini, hayatlarının her gününde sevebilecekleri düşünülemez. Öyle ise, benim Ziya Gökalp kompleksimin olması gibi bir durum kimselerin aklına gelmesin.
Türk Milliyetçiliği ebediyen vardır. Ancak Gökalp sonsuzluk değildir.
Kim ne derse desin, kim ne düşünürse düşünsün, benim felsefeme göre; kabbalacı Sabatay Sevi'nin ilkelerini savunanlar, atalarımızın şehit kanlanıyla kurduğu Türkiye'mizin idaresinde söz sahibi olamazlar. Ama ne yazık ki oluyorlar!..
Dönmeler, ortaçağda İspanya'daki Engizisyon zulmünden Osmanlı İmparatorluğu'na sığınan ve Selanik'e yerleşen bir avuç Yahudi idi. Bunlar Osmanlı İmparatorluğu'na döndükten sonra Müslüman olmuşlardı. Dinlerini değiştirmekle beraber, Müslümanlığı da tam benimsemiş sayılmazlardı.
Ancak bir elinde ay yıldız, diğer elinde mavi gönyeli bayrağı taşıyan Gökalp, fikirleri ne olursa olsun bu hazin şoktan sonra, Türk insanının kızılelma ideallerinin temsilcisi olamaz. Çizgide olan kırıklık, fikirde ayrılık yaratır.