İnsanların kendi seçimleri vardır. Birde seçemedikleri..
Cinsiyetimizi seçemeyiz. Irkımızı biz belirlemeyiz. Hangi ailenin çocuğu olacağımız sorulmaz bize. Ve kimseye doğduğu zaman büyük bir zenginlik verilmez. Kim yoksul olmak ister ki? Kim aç kalmak, kim eski kıyafetler giymek, kim aşağılanmak ister? Bu bir seçim değil, bu zaruriyettir. Seçilemeyen bir şey nasıl kusur olabilir?
O çocuk istemedi ki yoksul olmayı. Neden yoksul olduğu için sustu? Neden aşağılandı?
Bazı insanlar gece gündüz çalışır, kurtulamaz fakirliğin pençesinden; bazı insanlar yan gelip yatar, paralar içinde yüzer. Sonra cebindeki iki kuruş parasına güvenen, parasızı ezer. Bu adaletsizlik mi? Evet adaletsizlik. Ama bu sadece adaletsizlik değil, bu bizim insanlarımız. Bu biziz..
Dostoyevski'nin ilk romanıyla başlıyorum onu okumaya. Ve iyiki diyorum, iyiki bu kitapla başlamışım.
Kitaba çok fazla inceleme yazılmış. O yüzden tekrar kitabı anlatmaya, kitap hakkında yüzeysel bilgiler yazmaya gerek görmüyorum. Aslında inceleme bile yazmayacaktım ama o çocuğun anısı tuttu ellerimden ve kelimeleri sıraladı.
O çocuğun kim olduğunu merak edeceksiniz belki. Belki de soracaksınız. Ama üzgünüm, söyleyemem. Belki komşumuz, belki arkadaşım, belki de bizzat ben. Boşverin. Sadece bilin ki çok var o çocuklardan. Her yerde. Üzmeyin onları. Eğilmesin başları. Pis değil onlar. Kusurlu değiller. Onlar tertemiz. Onlar en kusursuz..
Mutlu etmesini bilenler mutlu olurmuş. Ufacık bir çikolatayla, şekerle mutlu oluyor onlar. Mutlu olmayı çok hakediyor onlar..
İnsancıklarFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 202364,6bin okunma