Buralardan kaçıp gitmeyi, sadece kimsenin beni tanımamakla kalmadığı, benim de kimseyi tanımadığım bir yere, herhangi bir yere gidebilmeyi çok isterdim. Herhangi bir yer. Herkesin eşit fırsata sahip olduğu bir yer.
Onların da küçük dertleri vardı, lafı bile edilmeyecek şeylere sinirleniyorlardı ve gerçek bir sıkıntının tam ortasında bulunmanın ne demek olduğu hakkında hiçbir fikirleri yoktu.
İçindeki o devasa, zifiri karanlıktaki çaresizlik canavarının yanında belli belirsiz algılanabiliyordu ama yine de oradaydı işte. Bu, bir anlık bir mutluluktu.
'Hiç kimse', sesi çınladı içinde. Bütün özlemlerinin karşılığı, bütün umutsuzluklarının nedeni, işte bu kelimeydi. Bildik hayatından geriye kim kalmıştı? 'Hiç kimse'. Sığınabileceği, yardım isteyebileceği kim vardı? 'Hiç kimse'.
Sanki onu sakinlerinin hiçbir insani özellik taşımadığı başka bir gezegene nakletmişlerdi. Nereye giderse gitsin, ki bunu fazlasıyla yapıyordu, şu koca dünyada içinde güvenlik ve huzur duygularını uyandıran en küçük bir yer bile yoktu.