Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Dünya genelinde yaygın olan görüşe göre, hastalıklar insan vücuduna dışarıdan giren asalaklar (mikroplar, bakteriler, virüsler) sonucu meydana gelmektedir. Buna karşın ben, hastalık yapıcı maddelerin, yanlış ve gerekenden fazla tüketilen besinlerden ileri gelen, sindirilemeyen, vücuttan atılamayan, çürümekte olan besin maddeleri parçacıkları olduğu konusunda, kesin bir kanıya sahibim. Bu nedenle, yanlış beslenmenin tüm hastalıkların kaynağı olduğunun kesin olarak bilinmesi çok önemlidir. İnsanın hastalanmasının esas nedeni gereğinden fazla beslenme ise, durumun yeniden düzeltilmesi için bir oruç kürü zaruridir. Yaşamlarını doğada sürdüren tüm hayvanların, hastalanmaları sırasında kendilerini yiyecekten mahrum ederek iyileştirdikleri, bilinen bir gerçektir."
Sayfa 34
"Doğa'nın emri yerine getirildiği sürece, yani iştah kesildiği an beslenmeye ara verilirse, hiçbir ateşli, akut hastalığın sonu ölümle sonuçlanmaz."
Sayfa 96
Reklam
Bütün deneyleri hastalarıma uygulamadan önce kendi üzerimde denedim. Sağlık deneylerine, Baden-Baden şehrindeki profesörlüğüm sırasında "çaresiz" bir hastalığa yakalandığımda başlamıştım. Sağlığıma yeniden kavuşana kadar, yaşadığım ilginç serüven, bana Doğa'nın temel yasalarını öğretti. Vücudumun arınmış haldeyken normalleştiğini öğrendim, yani zehirli atık maddelerini dışarı attığı ve doğru besinle beslendiği zaman. Bütün yanlış anlaşılmaların anahtar sözcüğü "mukustur." Ben yaptığım deneylerle günümüz insanına yeni bir yaşamın sunulabileceğini kanıtladım; bu yeni yaşamın "sihirli değneği", mukussuz besinin yanı sıra doğru uygulanan oruç yöntemidir. Tıbbi adı veya eşlik eden belirtileri ne olursa olsun, bütün hastalıkların "yabancı madde" denilen ifrazat veya metabolizma atıklarının vücutta oluşturduğu birikimden ileri geldiğine inanıyorum. Doğa sürekli bu hastalık yapıcı atık maddeleri vücuttan dışarı atmaya çalışıyor. Benim insan vücudundaki rejenerasyon yöntemim, hayvanlar dünyasındaki içgüdüsel tedavi yöntemiyle tamamen aynı. Bugün en yaygın şekliyle geçerliliğini sürdüren, şeker ve tahıl ürünleri gibi karbonhidratlar ve hayvansal gıdalardan (et, balık, süt, yumurta) oluşan karma besin tüketimi, insan denilen kanal sistemini mukusla tıkamaya devam ediyor ve hastalıklar kaçınılmaz oluyor.
Sayfa 102
Et yedikten sonra hissettiğimiz yalancı "yaşam enerjisi", uyarıcı bir etkiden başka bir şey değildir, çünkü etin insana verebileceği hiçbir besin değeri yoktur. Atardamarlar zamanla sertleşir, çünkü duvarlarında kolesterol içeren atıklar oluşmuştur. Atıklar gittikçe çoğalır ve günün birinde damarlar kireçlenmiş ve sertleşmiş olur. Bunun sonucu olarak sıkça ortaya konan durum, yüksek tansiyondur. Damar sertliği, başlıca ölüm sebepleri arasında yer almaktadır. Kalp krizi, eklem iltihabı ve yaşlılık hastalıkları denilen hastalıklar hep bu atık birikiminden ileri gelmektedir.
Sayfa 107
Herkesin, kendisini “sağlıklı” sanan her insanın gizli bir hastalığı vardır ve doğa, çocukluktan bu yana birikmiş olan atığı dışarı atmak için sadece uygun zamanı bekler. Soğuk algınlığı veya “Grip” gibi ciddi bir “şokun”, vücudun boşaltım yapabilmesi için bir başlangıç olduğunu herkes bilir ama buna anlam veremez. Ne var ki, doğanın bu genel temizlik girişimi doktorun önerisiyle talihsizce engellenir. Böylece hasta yemek yemeye ve ilaç almaya devam eder. Ama bu sadece boşaltımı engelleyerek akut ve kronik rahatsızlıklara neden olur.
Sayfa 85
Günümüzün bilginleri öylesine ileri gidiyorlar ki, insanların biyolojik olarak etoburlar sınıfına ait olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar. Oysa evrim teorisine göre insan, maymunlar sınıfına girmektedir, ki bu da onların sadece meyve ve bitki yediğini, yani otobur olduğunu gösterir.
Sayfa 108
Reklam
Fizyolojinin ve patolojinin bizlere empoze ettiği gibi, akyuvarlar, yaşamı korumak, hastalık yapıcı maddeleri yok etmek ve vücudu yüksek ateşe, enfeksiyonlara vs. bağışık kılmak için belirleyici özellikte canlı hücreler midir? Yoksa bunun tam tersi bir durum mu söz konusudur? Yani bu hücreler, aslında Dr. Thomas Powell’in tanımladığı gibi atık maddeler, bozulmuş, özümlenmemiş, mukus gibi maddeler midir? Vücutta hiçbir işe yaramayan hastalık yapıcı besin parçacıkları mıdır? Başka bir deyişle, akyuvarlar, gerçekte Batı tüketicisinin, günde üç kez midesine tıktığı protein ve karbonhidrat oranı yüksek karma besininin atık maddeleri midir? Hastalıkların kaynağında yatan esas neden ve benim mukus dediğim şey yoksa bu mudur? Patoloji bilimi, hastalık sırasında akyuvarların çoğaldığını ileri sürerken bir anlamda gerçeğe yaklaşmış oluyor. Fizyoloji bilimi de sindirim esnasında vücutta çoğaldıklarını ve bunların protein ağırlıklı besinlerden ileri geldiğini belirtiyor. Bu kesinlikle doğrudur ve aynı zamanda protein ağırlıklı besinler konusundaki yanılgının doğal bir sonucudur. Tıp bilimi buna böyle yaklaştığı ve sağlık açısından normal kabul ettiği için doğal olarak hasta olmayan birinin kan dolaşımında bu akyuvarların bulunması gerektiği kanısına varıyor, çünkü akyuvarlar her insanda bulunuyor. Batı medeniyetinde, organizmasını çocuk yaşlardan itibaren inek sütü, et, yumurta, patates ve tahıl ürünleriyle tıkamamış bir tek kişi bulamazsınız. Günümüzde mukussuz bir insana rastlayamazsınız!
Sayfa 115
Hasta organizma, kendilerini değişik semptomlarla belli eden zehirleri dışarı atmaya çalışırken kan dolaşımına bir başka zehir aktarılacak olursa, toksin boşaltımı kısmi olarak engellenir. Çünkü vücut içgüdüsel olarak bu zehirleri mümkün olduğunca nötralize etmeye çalışır. Ve hastanın hayatı kurtarılır kurtarılmaz da tüm semptomlar yeniden ortaya çıkar. Aynı işleme hasta ölene kadar devam edilir, ya da hasta -aklını kullanıp- ilaçları atarak, kendi kendini iyileştirmek için ilaçsız tedaviyi seçer.
Sayfa 132
Tıp biliminin ve hatta “doğal” terapi öğretilerinin beslenme öğretisini genel olarak ikincil bir sorun olarak görmesi dikkate değerdir. Bir makinenin verimi bile yakıt maddesinin kalitesi ve miktarına bağlıdır. Bir bitkinin yüksek kalitede meyve vermesi, iklimden çok toprağının türüne bağlıdır. Köylüler, her şeyin hayvanlarına verdikleri yeme
Sayfa 141
Bütün meyveler, salatalar, sebzeler ve kabuklu yemişler mukussuzdur. Medeniyetin diğer tüm besin maddeleri, istisnasız olarak mukus ve asit oluşturucu özelliktedir, dolayısıyla zararlıdır.
Sayfa 143
Reklam
Yabani ortamda yaşayan koyunlar, yaşamları boyunca çimenden başka hiçbir şey yemezler. Hiçbir hayvan aynı anda değişik besinler yemez veya yemekler arasında bir şeyler içmez. Ancak evcil hayvanlar birer istisnadır, ki onları da karma besine alıştıranlar medenileşmiş insanlardır. İnsanlar için en ideal ve aynı zamanda en doğal olan besin, mevsime ait bir çeşit taze meyvedir. Geçiş diyetinden sonra değişik çeşitlerin karışımıyla hazırlanmış öğünler yerine, tek çeşit meyveyle beslendiğinizde, kendinizi daha iyi hissedeceğinizi zamanla siz de göreceksiniz. Fakat bu duruma ancak vücut tam anlamıyla arınmış olduğu zaman ulaşılabilir.
Sayfa 179
Oruç, insanlara korkulması gereken bir şeymiş gibi yanlış bilgilerle aktarılıyor. Dolayısıyla hasta olduğunuz vakit birkaç öğünü atladığınızda, insanlar size aptal muamelesi yapabiliyor. Açlıktan öleceğinizi düşünüyorlar, oysa gerçekte iyileşmeye başlıyorsunuzdur.
Sayfa 213
Hastalandığınızda neden iştahınızın kesildiği konusunu hiç düşündünüz mü? Hayvanların doktora, eczaneye, sanatoryuma veya tedavi edici aletlere neden ihtiyaç duymadığını hiç düşündünüz mü? İşte bu bariz örnekle doğa, sadece bir hastalığın varolduğunu bize kanıtlamıyor mu? Ve bu hastalık da sadece yemekle ortaya çıkıyor. Bu nedenle adı ne olursa olsun her hastalık yine sadece bir “çareyle” iyileştirilebilir: Sebebin tam aksine hareket ederek.
Sayfa 214
Yeryüzünde en hasta varlık insandır. Başka hiçbir hayvan beslenme kanunlarını bu derece ihlâl etmemektedir. Hiçbir hayvan insanlar gibi yanlış yememektedir.
Sayfa 223
Yaşamak için hava, besinden daha önemlidir. O nedenle, doğru nefes alıp vermek esastır.
Sayfa 270
66 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.