Ateşlik görürüm güzellik dolu dünyayı sensiz.
Ey gonca! Cehennem sanırım cenneti ben.
İsa gibi kudsiyetler ile göğe çekilsem,
Bayağı görürüm yücelik alemini sensiz...
25 TEMMUZ 1905 SALI
Üç kardeşimle sürdürdüğüm aile hayatımda biz de rekabet yaşamıştık. Çekişmelerimiz bitmek bilmezdi. Genelde ikiye birlik atışmalarımız olurdu. Söz konusu iki kişinin kim olduğu saat başı değişebilirdi ama ablam daima kazanan takımda olurdu. Aklıma kendi çocuklarım geldi. Küçükken onlar da kanepede kim babaya yakın oturacak diye kavga ederlerdi. Anne babanın dikkatini çekme, kalan son patates cipsini yeme ya da arabada on koltuğu kapma, insanın hücrelerine işlemiş bir şeydi adeta.
Bu arada, hayatımın tadı tuzu kalmamıştı. Hiçbir şeyden zevk almıyordum; gördüğüm her şey içime dert oluyor, beni sözümü sakınmamaya itiyordu, çünkü İki Boyutlu gördüğüm şeylerin üç Boyutlu halinin nasıl olacağını düşünmekten kendimi alamıyor ve karşılaştırmalarımı yüksek sesle yapmamak için kendimi zor tutuyordum.
"Var olusun sonsuz guzelligi O'dur! O'ndan baska bir sey yoktur."
"Bu ufaklik, 'O' ile kimi kastediyor?" diye sordum. "Kendisini kastediyor", diye cevap verdi Kure, "kucuk cocuklarin ve kendilerini baskalarindan ayirt edemeyen cocuksu insanlarin kendilerinden Ucuncu sahis olarak soz ettiklerini daha once fark
...seni aşağıya, varlığın en aşağı derinliğine, Boyutsuzluğun Derin Uçurumuna, yani Noktaülke krallığına götürüyorum.
"Şuradaki sefil yaratığa bak. Bu Nokta, bizler gibi, ama Boyutsuzluğun uçurumuyla sinirli bir varlıktır. O, kendi kendinin Dünyası, kendi kendinin Evrenidir; kendisinden başka hiçbir şeyi algılayamaz; hiç görmediği için ne Uzunluğu, ne Genişliği, ne de Yüksekliği bilir; İki sayıdan bile haberi yoktur; Çoğulla ilgili hiçbir düşüncesi yoktur; Kendi kendisinin tek varlığı ve her şeyi olduğu için gerçekte hiçbir şeydir. Yine de kendinden ne kadar hoşnut olduğuna bir bak ve şunu bil ki kendinden hoşnutluk iğrençlik ve bilgisizliktir, gözünü yukarı dikmek körü körüne ve acizane mutlu olmaktan iyidir."
Küre. iyi de, bu Dört Boyut Ülkesi nerede?
Kare. Ben bilmiyorum, ama Hocam (Küre) biliyor olmalı.
Küre. Ben de bilmiyorum. Böyle bir ülke yok. Bu düşünce aklın alabileceği bir şey değil.
Kare. ... Geçmisi söyle bir anımsayalım. Aşağıda, bir Düz Çizgi görüp bunun iki Boyutlu bir şey olduğunu cıkarsadığımda, gerçekte parlaklıkla aynı şey olmayan ve "yükseklik" denen, tanınmayan Üçüncü bir Boyutu gördüğümü bana öğretmedin mi? Buradan hareketle, şimdi bu bölgede iki Boyutlu bir şey görüp, bunun Üç Boyutlu olduğunu çıkarsadığımda, gerçekte, renkle aynı şey olmayan ve ölçülemeyecek kadar küçük olmasına karşın var olan, tanınmayan Dördüncü bir Boyut örüyor olduğum sonucu çıkmaz mı?
Ben (Kare). Lordum, sizin bilgeliğiniz, sizden daha büyük, daha güzel ve kusursuzluğa sizden daha yakin bir varlığa özlem duymam gerektiğini öğretti bana. Bir beden de birçok daireyi birleştiren siz kendiniz, Duzulke'deki bütün şekillerden nasıl daha üstünseniz, kuskusuz ayni şekilde, sizin üzerinizde de Yüce Bir Varlıkta birçok Küreyi birleştiren ve Uzayulke'deki bütün Üç Boyutlulardan üstün olan bir varlık bulunabillir. ... daha geniş bir Uzayın, boyut bakımından daha zengin bir krallığın bulunması gerekir.
Kure. Off! Amma saçmalık! Bu kadar zırva yeter! Zamanımız daralıyor, hem Duzulke'deki kor cahil yurttaşlarına Üç Boyut Hakikatini açıklayacak duruma gelmen için yapılacak çok şey var daha.
İnsan yetilerini diğerlerine göre sınıflandırmak bana göre değil. Bununla birlikte, Uzayulke'nin en iyi ve en akıllılarının çoğu, anlayıştan çok, sevgiyi; sizin ovup göklere çıkardığınız Dairelerden çok, hor gördüğünüz Düz Çizgileri düşünür.
"Daha merhametli daha sevecen!" Ama bunlar kadınlara özgü nitelikler! Biliriz ki bir Daire, bir Düz Çizgiden daha yüksek bir varlık olarak sevgiden çok, aklı ve bilgisi nedeniyle saygı görür.
Yol arkadaşıma: "İste ben de sizin gibi Tanrı oldum," dedim. "Çünkü Ülkemizdeki akıllı adamlar her şeyi görmenin, ya da onların deyisiyle her şeyi gören olmanın yalnız Tanrıya has bir nitelik olduğunu söylerler."