Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sıla

Ne demiş Peyami Safa? "Suçlamak anlamaktan daha kolaydır çünkü anlarsan değişmen gerekir."
Reklam
Utancın ağırlığını, omuzlarında hissetmiş bir çocuğun yetişkinlikte de omuzları güvenmez kendine.
Bazen görünür olmak utandırır, bazen de görülmüyor olmak. Görünür olduğumuzda hata yapmak, yanlış davranmak, gülünç duruma düşmek endişelendirir; görülmediğimizde ise sevilmezlik düşünceleri kendiliğinden utanmaya neden olur.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İlk ne zaman deneyimledik utanç duygusunu? Utandık mı utandırıldık mı? Hep mi böyleydi, zamanla mı gelişti? İnsan kimin için utanır, kendi için mi diğerleri için mi? Peki ya suçluluk? Hatalarımız mı doğurdu bu duyguyu, yoksa tekrarlayan suçlanmalar mı?
Kendini kendi yarattığı şeylerr tutsak eden insan, kendini yeniden bulabilmek için, kendinin dışlaşıp yabancılaşmış bir biçimi olan bu puta daha çok bağlanmak, ona daha çok tutsak olmak durumunda kalır.
Reklam
Değişmek veya değişmemek size bağlıdır. Yaşam bir tercih ve siz de oy hakkı bulunan özgür bir bireysiniz ve ne seçerseniz 'o' olacaksınız.
Sayfa 19
'Eğer arada bir susarsan konuşman daha aydınlık olur. Çünkü sükûtta hem sessizliğin ışığı, hem de konuşmanın faydası gizlidir.' Der Şems-i Tebrizi.
Sayfa 17
Çocuklar "olmak" kökenli bir otoriteye karşı isteklidirler çünkü buna ihtiyaçları vardır. Ama çocuklardan istedikleri şeyleri, kendileri gerçekleştirmemiş olanlar tarafından bazı şeylere zorlanmak veya tamamen ihmal edilmek, çocukların isyanına neden olmaktadır.
Ya Kağıt Kaybolursa?
Yabancılaşmış hatırlamanın başka bir örneğini, hafızada tutulmak istenilen şeyleri yazıp, not etmekte buluruz. Onu kâğıda dökmekle, düşünceleri ileride sahip olınacak bilgi verisi haline dönüştürmüş oluruz. Ama kişiliğimize onunla bir katkı yapmamışsak, bizdeki etkisi derin olmaz ve yazılı kağıdın kaybolması ile hatırlama yeteneğimiz de bizi terk eder.
Marx ise, gerçek amacın çok şeye "sahip olmak" değil, çok "olmak" olduğunu belirtir ve bu yolda lüksün de, tıpkı fakirlik gibi önemli bir yük ve engel olduğunu söyler.
Reklam
Yaşayabilmek için, o şeylere sahip olmamız gerektiğini düşünürüz. Ama sahip olmanın, daha çok şeye sahip olmanın, yaşamın tek amacı olarak açıklandığı, insanların "milyon değerinde" gibi tanımlamaların kullanıldığı bir toplumda, "sahip olmak" ile "olmak" arasındaki farkın anlaşılmamasını doğal karşılamak gerekir.
Mülkiyet
"Biliyorum ki ben, Ruhumdan akıp gitmek isteyen düşünceler dışında Hiçbir şeye sahip değilim. Biliyorum ki ben, Tatlı bir sevgiyi, küçük bir sevinci tattığım anlar dışında, Hiçbir şeye sahip değilim."
Süreçlere ve eylemlere sahip olmak mümkün değildir, onlar yalnızca yaşanırlar.
"Aşk, bütün Tanrısal olan şeyler gibi, insanın fiziksel ve ruhsal olarak kendisine teslim olmasını bekleyen, korkutucu bir Tanrıça'dır. Tapınma biçimi, ona karşı acı çekmektir ve olayın zirvesi, kişinin kendini tümüyle feda etmesi, yani intihar etmesidir,"
Her tüketilen şey, tüketildiği andan itibaren, tüketiciyi tatmin edemez hâle geldiği için de, insanlar yeniden ve daha fazla tüketime yönelmek zorunda kalırlar. Bu çarkın sonu bir türlü gelmeyince, hep tatminsiz bir çırpınış içinde bocalayan modern tüketiciler, kendilerini şu formülle ifade etmek durumunda kalırlar; "Ben, sahip olduğum ve tükettiğim şeyler dışında bir hiçim."
1.943 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.