Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
N’apcaz şimdi diyo bana Diyorum ki bi bakalım Bakalım da önümüz taş Aç gözünü bakmak lazım N’apıp yapıp dış avluya Bir sofaya kapak atsak Hazırlandım sıvışmaya İmlayı azcık bozarak Konuş konuş hiç faydasız Özgür diyilim ki hâlâ Koş duvara, aş duvarı Bir duvar daha karşında Dışarıda bi avlu var Avludan sonra dört duvar Duvara çarpar dalgalar Dalgalar sözümü yutar Artık n’olcaksa olmalı Bu söz firar’dip kaçmalı Ona bir yardakçı lazım Suçortağı olsun şarkım!
elim ayağım ilkin ruhunu ve duvarını duayla koruyan bir evde karıştı aklım karıştı kalbim doğu dağlarını yedi diyen ninem her baktığını görmesin diye su içirdi kız kardeşlerime rüzgâr yedirdi her bildiğini demesin diye işte ona hep bir çukurdan baktım hep yutkundum ninem ve dünya demeden önce dağlarını yiyen doğunun adıyla bakışsız bu yüzü seçtim kendime dedim belki de bir yutkunma yeriydi hayat o avlu o dam o çocukluk dedim belki de bir yutkunma
Seyyidhan Kömürcü
Seyyidhan Kömürcü
Reklam
••• Artık anlatmak istemiyorum... Anlaşılmakta istemiyorum... Bir avlu istiyorum bir de kıyı... Sessiz sakin bir balkon istiyorum... •••
“Çocukluğumun sokakları, evleri, bahçeleri hemen hemen aynı. Ama boyutlarına bakıyorum, çok değişmiş. Şu küçük alan bana uçsuz bucaksız gelirdi. Şu iki adımlık semt ne kadar uzak. Nasıl da güzeldi şu kız. Şu avlu ne kadar derindi. Geleceğin düşleri bile sığardı içine.”
Sayfa 7 - On Yedi Yıl Sonra*Kitabı okuyor
Geyikli Baba Orhan Gazi devri Osmanlı evliyasındandır. Bağdatlı Şeyh Ebü'l-Vefa Hazretlerinin yolundan feyzaldı. Aynı yoldaki Baba İlyas Horasani'den ilim öğrendi. Zahirî, bâtıni ilimlerde ve tasavvuf yolunda kemal derecesine ulaştıktan sonra Rum ülkesine geldi. Derhâl Anadolu'nun en uç bölgesinde İslamiyeti yaymak için çarpışan ve
“Her umudun önünde uzanan avlu ama sadece avlu, her arzunun Kilit’i, her düşe açılan Pencere...”
Reklam
dedim belki de bir yutkunma yeriydi hayat o avlu o dam o çocukluk dedim belki de bir yutkunma yeriydi dünya
Sayfa 23 - EVEREST YayınlarıKitabı okudu
Sanki şehrin yosunlarla kaplı eski duvarları , güzel harflerle kaplı eski çeşmeleri, çürüyüp eğilerek birbirine yaslanan ahşap evleri yanıp yıkılıp bitip tükenmiş ve yerlerine yapılan yeni sokaklar, beton evler, neon lambalı dükkanlar, apartmanlar daha eski, daha korkutucu ve daha anlaşılmaz yerler olarak inşa edilmişlerdi. Sanki şehir tanıdığı bir yer, geniş bir ev olmaktan çıkmış, her önüne gelenin sınırsız beton, sokak, avlu, duvar, kaldırım ve dükkan eklediği tanrısız bir yere dönüşmüştü.
Yalnızca basit bir gerçek var; insanın ölüp toprağın altına girmesi.
Sayfa 108 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Yaşamımız hapishanedeki mahkumların yaşamından pek az bir fark taşıyor: Bir ev ve bir avlu içinde kapatmışlar bizi, bir hapishanenin ziyaret saatleri ne kadarsa o kadar sıklıkla görmeye geliyorlar.
Reklam
And olsun ki oraya Orda çocukluğu ısrarla tütenin avlu Kalanın kendine kuyunun kuyuya taş attığını gördüm Engebeli evlerden ılık aklıma değnek Şimdi bana durmadan dumana alışık Tef, çaput ve yağış gerek İş bu artan nevalem Onların çınlayan tembihleri Uygun yaşam Uygun adım Uygun aşk Gidiyorum özenle bırakıp her şeyi Gidiyorum, Sular ve seller götürsün sizi...
Zindandan Mehmede Mektup ( en sevdiğim şiir )
Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta! Baba katiliyle baban bir safta! Bir de, geri adam, boynunda yafta... Halimi düşünüp yanma Mehmed'im! Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim! Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli, Kırmızı tuğlalar altı köşeli. Bu yol da tutuktur hapse düşeli... Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak. Ne ayak dayanır buna, ne tırnak! Bir âlem ki, gökler boru içinde! Akıl, olmazların zoru içinde. Üstüste sorular soru içinde: Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu? Buradan insan mı çıkar, tabut mu? ...
Necip Fazıl Kısakürek
Necip Fazıl Kısakürek
Gardiyanlar avlu merdivenlerini çıkıp idareye giden dış kapıyı da kapatırlar. Akşamı götürürler anahtarları ile birlikte. Yıldızları da…
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.