300 yiğidi ile imkansızlıklar içinde kendinden katbekat donanımlı olan 1000 kişilik müşrik ordusu üzerine korkusuzlukla yürüyen Allah Resulü ve ashabının; bir avuç zalimden korkan, kuru gürültü olmaktan öteye gidemeyen, bahaneler üreten, meydanda iki slogan atmayı dünyayı kurtarmak sanan ümmeti olduk. Oysaki biz yürüyüşü ile ölümü korkutan Hamza'lardık. Şeytana yolunu değiştiren Ömer'lerdik. Zülfikarla adalet dağıtan Ali'lerdik. Küdüs kapılarına dayanan Selahaddin'lerdik. İstanbul surları önünde Fatih, Mısır çöllerinde Yavuz'lardık. Uyanmak için neyi bekliyoruz ey Müslümanlar! Yerle bir olmuş, ayaklar altına alınmış izzetimizi kurtarmak için neyi bekliyoruz! Ebabilleri beklemekten yorulmadınız mı, ebabil olmak nefsinize bu denli mi ağır geliyor ey Müslümanlar!
Çehreleri bir istila yeridir
Efsununu yitirirler baharın
Zaman, ateş gibi yakar, eritir
Esiri olurlar bir sonbaharın
Yüzüne gülen yok ihtiyarların
Kıvrılan ayaklar, titreyen eller
Bir ömrü bitişe sürüklemekte
Gün batışı gibi sönen hayaller
Her lahza ölümü körüklemekte
Bazen rüzgâr gibi hızlı
Bazen sular gibi nazlı
Hayaller: peşinden koşturan peri
Hayaller: hayatın umut evleri
...
Bir gece vakti uzun uzun balkonda oturmak..
Göğü izlemek, derin bir nefes almak
Yatağına sığamazsın
Odana sığamazsın
Eve sığamazsın
Balkonadır kaçışın
Saudade gecelerde sığındığın yerdir
Gök dolar göğsüne
Başını kaldırdığında göğe
Derin derin çekersin içine
Genişlemez göğsün
Bir basınç göğüs kafesinde
Sevdiğinden uzak olanın yoktur kendine yakınlığı
Artık geceler uykuyu değil onu getirir aklına
Gözlerin ağırlaşmaz dalamazsın da uykuya
Bir yumru var boğazımda atamıyorum
Kurtulamıyorum bu durumdan, savaşamıyorum
Ah.. bu ne büyük bir kıyım
Artık denizine yok kıyım
Ve ben artık yeşermeyen bir ağacın,
Kurumuş, düşmüş, ayaklar altında bir ezilen dalıyım..
Bir gece vakti uzun uzun balkonda oturmak..
Göğü izlemek, derin bir nefes almak
Yatağına sığamazsın
Odana sığamazsın
Eve sığamazsın
Balkonadır kaçışın
Saudade gecelerde sığındığın yerdir
Gök dolar göğsüne
Başını kaldırdığında göğe
Derin derin çekersin içine
Genişlemez göğsün
Bir basınç göğüs kafesinde
Sevdiğinden uzak olanın yoktur kendine yakınlığı
Artık geceler uykuyu değil onu getirir aklına
Gözlerin ağırlaşmaz dalamazsın da uykuya
Bir yumru var boğazımda atamıyorum
Kurtulamıyorum bu durumdan, savaşamıyorum
Ah.. bu ne büyük bir kıyım
Artık denizine yok kıyım
Ve ben artık yeşermeyen bir ağacın,
Kurumuş, düşmüş, ayaklar altında bir ezilen dalıyım..
✍️ Murat Çağlar
Bir avuç toprak kaç kez ezilmiştir ayaklar altında
Kaç hayat harap olmuştur savaşlar ardında
Filistin'de analar ağlar şimdi evlatları ardında
İnsan, insanı hiç sevmemişti böyle ezdiği kadar
-E.B.
Gerçekten rezil bir kitaptı. Kusursuzca kusurlu serisini okumuş biri olarak serinin en kötü kitabıydı. 16 YAŞ fark var aralarında. Kitap boyunca bir amca ile daha düşünce bakımından olgunlaşamamış bir gencin "aşkını" okuduk. Ve ana karakterimiz İsabella 6 yaşında bu adama aşık oluyor. ALTI.
Kitap boyunca aralarındaki ilişkiye asla aşk olarak bakamadım, duyguya da giremedim. Evet yaş farkı konusunu sevmiyorum ama yazar diğer kitaplarının aksine bu kitapta resmen her sayfada bu yaş farkını gözümüze soktu.
Harabe Sırlar'da serideki diğer kitapların aksine mafyavari öğeler çok azdı. Daha çok İsabella ile Luca'nın sahnelerini okuduk. İsebella 19 yaşında olduğu için Luca'nın kararsızlığını, Luca'nın İsabella'yı sırf çocuk olarak görmesin diye İsa'nın gururunu ayaklar altına sermesini okuduk.
Bu yaş farkı konulu kitapta BDSM öğeleri olması da cabası. Bu tarz kitaplar benim tarzım değil, normalde konusuna bakıp okuyordum. Bu seri çerezlik güzel bir seriydi ve diğer kitaplarını sevmiştim, hayal kırıklığına uğradım. Devam edip etmeyeceğime emin değilim.
Sunaklar yıkılmış
Dostlar unutulmuş
Hurma yaprakları çamur içinde
Bırak, bırakabilirsen, dolaşsın ellerin
Ufka değen gemiyle
Zamanın buluştuğu bu dönemeçte
Zarlar yere çarptğı zaman
Kargı zırha çarptığı zaman
Gözler yabancıyı tanıyıp
Sevgi kuruduğu zaman
Sönen ruhlarda;
Çevrene bakıp
Her yerde biçilmiş ayaklar
Her yerde ölü eller
Her yerde sönük gözler gördüğün zaman;
Artık istediğin ölümü bile
Seçemediğin Zaman
Hakkın olan
Büyük bir çığlık,
Bir kurt uluması olsun duymadan
Kopar kendini aldatıcı zamandan
Ve bat,
Koca taşları taşıyanlar nasıl batarsa.