Gıpta ile baktık mesrurlara.
Ne bir hürriyet kavgası,
ne bir sevda derdi.
Bir çiçek vardı kuytuda sakladığımız,
konuşabilse şöyle derdi:
"Toprağımdan koparıp rezm ile kuruttunuz!
Bir vefasız yâr için beni de çürüttünüz!"
...Âh ayrılık!
Her ölüm kadar âni, her cellat kadar câni...
Ellere yapışıp kaldı saadet-i cavidani.
Şimdi ağlarken aşığın
görünmemeli giryesi.
Girye ki gözlerimizin yegâne hilyesi.
"Saatlerin pabucunu dama atan adamlarız, sökmez artık bize zamanın cilvesi.
Uldızları yoldaş edinip nice diyara gittik.
Ne münevverler dirilttik gece yarıları, ne şiirler eskittik..."