Uğultulu bir havanın esrarengiz ve bilinmeyen bir anlamı vardır. Belayı arkasından getirse sırıtmayacağı besbellidir. Tarihi değiştirse olması gerekmiştir. Yine öyle günlere denk gelmiş bir günde, sarının doğaya hakim olduğu mevsimin durağında durmuşken dünyanın bu bölgesi, henüz doğasını bilmeyen, avanak bir genç, kuş bakışı görüntüsü bir buğday yığınını anımsatan ormanın patika yolundan hafif bir sallantıyla yürüyordu.
..................
Esintiyi taşıyan bulutlar gençle paylaşıyordu mutluluğu. Havadaki sezilemeyen kasvet, esintinin getirdiği uğultuyla gizlenebiliyordu. Sorumluluktan kaçan ağaçlar sadece dallarını aşağı yukarı oynatmakla kalıyorlardı. Oysaki orta yerlerinden çatlamaları gerekliydi genç delikanlıyı uyarmaları için. Uğultunun getirdiği belaları en çok onlar bilirdi ama onlar gibi sessizleri yoktu. Ceasar’ın ordusu ormanda baskına uğramıştı çünkü onlar gibi sessizleri yoktu.