Uzun bir süredir öykü ağırlıklı okumalar yapmaktayım. Daha önce paylaşmış olduğum bir alıntıda yer aldığı gibi (#69389465), ben de herkesin bir öyküsü, şiiri, şarkısı olması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle okumuş olduğum 172 tane öykü kitabının içinden bana dokunan öyküleri bir ileti altında paylaşmak istedim.
Bu
Kimileri sevdiğinden aldığı samimi ve sıcak bir öpücük ile uyanır,
Kimileri neşe dolu bir günaydın mesajıyla,
Kimileri kedisinden veya köpeğinden gelen masum bir merhaba ile uyanır.
Ama ‘’gerçek’’ yalnızlar hayatın bile terk ettiği kimsesiz bir tokat ile kendine gelir ve perdeyi aralayıp güneşi selamlar.
Peki ya sen? Ben? Biz? Bizler nasıl
Dişsizlerin ağrı çekmemesi gibi, idrak acısına yabancı, ne biçim insanlar? Üstelik, kara cübbeler içinde ilim kürsülerine kurulmuş, rahatça oturuyorlar.
İnsan gün geçtikçe ne kadar uzaklaşıyor sadelikten. Sahi, bitmek tükenmek bilmeyen bu ‘yeterli değil’ hissi nereden geliyor? Hem neden herkes birbirine benzemeye çalışıyor? Kibir olarak algılamayın lakin bu yüzyılın nadir rastlanan insanlarından biri olarak hissediyorum kendimi. Sanki tek yönlü bir zaman makinesiyle gelip içine düşmüşüm gibi