Uzun bir süredir öykü ağırlıklı okumalar yapmaktayım. Daha önce paylaşmış olduğum bir alıntıda yer aldığı gibi (#69389465), ben de herkesin bir öyküsü, şiiri, şarkısı olması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle okumuş olduğum 172 tane öykü kitabının içinden bana dokunan öyküleri bir ileti altında paylaşmak istedim.
Bu
Kimileri sevdiğinden aldığı samimi ve sıcak bir öpücük ile uyanır,
Kimileri neşe dolu bir günaydın mesajıyla,
Kimileri kedisinden veya köpeğinden gelen masum bir merhaba ile uyanır.
Ama ‘’gerçek’’ yalnızlar hayatın bile terk ettiği kimsesiz bir tokat ile kendine gelir ve perdeyi aralayıp güneşi selamlar.
Peki ya sen? Ben? Biz? Bizler nasıl
Ay yüzlüm, gül yüzlüm, biri aynalara aşikâr iki yüzlüm.
***Her şeyin iyi gittiğini nerden çıkarıyorsun?” dedi. “Herif rüzgârı kendinden menkul uçurtmanın teki. Ara sıra telleri takılır gibi kadına geliyor gece yarsı.” “Fakat Müzeyyen, bu derin bir tutku,” dedim. Tırsmaya başlamıştım. Haklı olabilirdi. “Evet, biraz sapık ve tek taraflı bir tutku,” dedi, arkasını dönüp gitti.***
Hikâye kahramanı bir
İnsan gün geçtikçe ne kadar uzaklaşıyor sadelikten. Sahi, bitmek tükenmek bilmeyen bu ‘yeterli değil’ hissi nereden geliyor? Hem neden herkes birbirine benzemeye çalışıyor? Kibir olarak algılamayın lakin bu yüzyılın nadir rastlanan insanlarından biri olarak hissediyorum kendimi. Sanki tek yönlü bir zaman makinesiyle gelip içine düşmüşüm gibi