Bir Gün
Karşılaşır mıyız bir gün?
Yolda dolmuşta her hangi bir yerde..?
Nasıl tanıştığımızı hatırlıyor musun?
Şaşkınlık, utangaçlık, o tatlı çaresizlik..!
Sonrasında tebessüm ve yerini alan kahkahalar.
Düşünüyorum, düşlüyorum bazen..
Bir küçük, çaresiz tebessüm konuyor yüzüme.
“Ah” diyorum ama nafile, Giden gelmiyor çünkü bilirim, Gençliğimden
Çok kaybettim sevdiklerimi hayallerimi hayatımı en çok da kendimi bu kadar kaybeden olarak bu kadar güçlü durabilmek yoruyor insanı ve bu kadar kaybetmek yeniden başlamayı oldukça zorlaştırıyor ya bir daha ile başlayan cümleler yüzünden cevaplanmamış sorular yoruyor beklemek yoruyor anlaşılmamak duyulmamak görülmemek yoruyor can yakıyor koca dünyaya bu kadar insana karşı yalnız savaşmak yoruyor mutsuzluklar yoruyor kabullenişler ümitsizlikler yoruyor bu kadar yorgunluktan sonra insana birşey kalmıyor geriye dönüp ben nasıl bu kadar dayanabildim demekten başka birşey gelmiyor elinden dilinden gözlerde ki yorgunluk yüzdeki kırışıklıklar saçlardaki aklar değilimiydi insanı anlatan onlardı anlatan evet ama varmıydı dinleyen gören duyan hikayesi burda başlıyor insanın insan en çok da görülmediğinde duyulmadığında anlaşılmadığında dertliydi kederliydi işte bu yüzden küsmüştü hayata insanlığa en çok da kendine işte burda başlamıştı bir insanın hüzünlü tükenişleri güçlü olmak ile güçlü görünmek çok başka insanların arasında dağ gibi durup yalnız başınayken yıkılmamak için verilen çaba bambaşka yaşamak başka yaşayabilmek başka insan yutkunamadığı hakikati kendisinden bile saklamaya çalışmasıyla meşhurdur ben heves ettiğim şeylerin kursağımda birikmesinden oluşan hayal kırıklarının bir yorgan üzerime örtmüş olanım ben olsun diye çabaladığım her şeyin olmayışının yutkunarak seyredenim ben elimi uzattığım yeşil dalların kuruduğuna şahit olanım