Dış tehditlerden korunaklı dünyalar yaratmak isteyen kimi kişiler, fazla ileri gidip dış dünyaya karşı abartılı yüksek duvarlar örerler. Yeni insanlara, yeni yerlere, farklı yaşantılara karşı yükselen bu duvarlar onların iç dünyasını yoksullaştırır. İşte Acılaşmak burada devreye girer.
Acılaşma’nın ana hedefi iradedir. Bu hastalığa tutulanlar her türlü isteği yitirmeye başlarlar, birkaç yıl içinde kendi dünyalarının dışına çıkamaz olurlar, çünkü tüm enerjilerini çevrelerine duvar örmeyle harcamışlardır.
Dış saldırılardan kaçınmak amacıyla, kendi içsel gelişmelerini de sınırlandırmışlardır. İşe gitmeyi, televizyon seyretmeyi, çocuk yapmayı, trafikten şikayet etmeyi sürdürürler, ama bunlar hep otomatiğe bağlanmıştır ve herhangi bir duyguyla ilişkileri yoktur.
Zehrin bünyeye yayılmasının yarattığı en büyük sorun, tutkuların - nefret, aşk, umutsuzluk, merak vb. - su yüzüne çıkmasını önlemesidir. Acılaşan insan zamanla hiçbir istek duymaz. Ne yaşayacak ne de ölecek iradeye sahiptir artık, SORUNUN ÖZÜ DE BUDUR.
( Belki kitabın özeti bile olabilir bu bölüm. Simyacıdan sonra yazar en azından bana kendini kanıtladı. Simyacı başlıbaşına üzerine konuşulacak harika bir kitapken Veronika Ölmek İstiyor’la yazarın resmen level atlamış olduğunu gördüm.)