Hz. Peygamber (asm), en kalabalık bir ordu ile katıldığı Tebük seferini "küçük cihad" olarak vasıflandırırken; nefse karşı verilecek mücadeleyi "büyük cihad" olarak nitelendirmektedir. "Hakiki mücahid nefsine karşı cihad açan kimsedir." (Tirmizî, Cihad, 2) Peki Nefs nedir.? Bu kitap sizlere Nefsi anlatırken Bizlerin Nefsi ile olan savaşını hatırlatacaktır. Nefsini yenen ulvi bir kişinin hayatını konu alarak okuyucuya anlatmaktadır. Bu Ulvi kişi Çoğu insanın duyduğu fakat kendisi hakkında Fazla bilgiye sahip olmadığı Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerinin ta kendisidir.
Nebî Aleyhisselam, Cebrâil'e: " Gökyüzünü birçok defa inip çıkarken hiç sıkıldığın ve daraldığın oldu mi? " buyurdu. Cebrâil: "Üç yer hariç olmadı. Birincisi; Nemrûd, İbrahim (a.s)'i ateşe attığında ben Sidre'de makamımda idim. Bana "Habibime yetiş !" diye nida geldi. Ben de ateşe düşmeden yetiştim. İkincisi, Yûsuf'u kardeşleri kuyuya attıklarında "Kulun Yûsuf'a yetiş!" diye nida geldi. Bende makamımda idim. Kuyunun dibine varmadan yetiştim. Üçüncüsü, kafirler, Uhud Gününe nin küçük azı dişlerinden birini kırınca güzel yüzünden kan çıktı. Şöyle hitap geldi: "Ey Cebrâil ! Habibim Muhammed'e yetiş, kanı yere damlamasın." Ben de makamımda idim, indim ve kanını kanadıma aldım.
Herkes O'na giden vuslat çölünde susuzdur. O'nun ulûhiyet ve azamet sahrâsında herkes şaşkındır. O'nun nurdan ve zulmetten perdeleri vardır. Bununla beraber gizli olması zukûrunun tam ve şiddetli olmasındandır.