Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şevval Dilara

Nihâyet karakter teşekkül etmiş şahsiyet, terbiye görmüş irade, uyanık bir şuur, fikir ve hareketlerine sahiplik ve prensip adamlığı mânâsına gelir ki, bunu Türkçede "seciye" kelimesi ile ifade edebiliriz.
Reklam
Seni seviyorum. Elbette zaman zaman kuduracağım. Elbette kelimelerim hançerleşecek. Sen benim yalnız cennetim değilsin ki.. Kainat gibi bütünsün. Benimle bütünsün, benim göğsümde bütünsün. Öldüren ve yaşatanım benim. Kanatlandıranım. Kanatanım.
"Taşmak, binlerce asır ötesine veya binlerce kilometre ötesine. Nereye taşıyoruz. Karımızı, çocuğumuzu, kendimizi anlayabiliyor muyuz ki? Ayrı dünyaların insanını nasıl tanıyacağız? Acılarımızı başkalarında görmek. Her okyanusun aynasında kendimizi seyretmiyor muyuz? Her bakışta gördüğümüz kendi bakışlarımız. Çağlar kendi gölgemizi seyrettiğimiz paslı bir ayna. Ayrı sahnelerde oynayan aynı aktör, değişen: dekor, komedya aynı. Başkasını anlamak, başkasıyla kaynaşmak, başkasında yaşamak. Bunun için Tanrı olmak lazım. Asırlar birbiriyle konuşabilir mi? Asırlar veya kıtalar."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Şevval Dilara

Şevval Dilara

, bir kitabı okumayı düşünüyor
Üç Zor Mesele
Üç Zor Meseleİsmet Özel
9.1/10 · 2.715 okunma
Çiftleşmek solucandan gergedana kadar her boydan aktörün katıldığı bir komedya. Soluk almak, yestehlemek gibi. Ne güzel, ne çirkin. Uzviyetin ruha taktığı zincir. Ruha dişlerini geçiren uzviyet. Ruh, uzviyete burunsalık taktığı ölçüde ruh. Köpek gibi peşinden gelmeli iskelet, hırlamamalı, havlamamalı.
Reklam
Söz zehirli bir kama. Ama kelimelerin gönülde açtığı yarayı ancak kelimeler iyileştirebilir. Aşil'in kılıcı gibi söz. Kelimeleri ciddiye almamalı. Bir avuç konfeti onlar. Günlerin rüzgârı hepsini alır götürür. Bir rebabın tellerinden dökülen ses ne kadar rebabsa, kelime de o kadar insan. Kelime şuurun güneşinde eriyiveren bal mumundan düşüncelere giydirdiğimiz elbise. Kelime sinen, şahlanan, kanatlanan, kâh uçuruma atılan, kâh ufuklara süzülen rûya mahluklarının boyunlarına takmak istediğimiz kement.
Bir bütün, bölünemez zaman
"Zamanı saçlarından yakalamak, yayından fırlayan oku tutmaktan güç. Zaman kimine göre adem'in tâ kendisi, kimine göre varlığın. Ya sen onu heykel yapacaksın, şiir yapacaksın, beste yapacaksın; ya bir avuç toprağa kalbedecek zaman seni. Zaman bir kovan, zaman bir kumaş, zaman dost, zaman düşman. Zaman sensin. Zaman senin kozan. Zaman sevgili, Nemesis: zaman."
Söz zehirli bir kama. Ama kelimelerin gönülde açtığı yarayı ancak kelimeler iyileştirebilir. Aşil'in kılıcı gibi söz. Kelimeleri ciddiye almamalı. Bir avuç konfeti onlar. Günlerin rüzgârı hepsini alır götürür. Bir rebabın tellerinden dökülen ses ne kadar rebabsa, kelime de o kadar insan. Kelime şuurun güneşinde eriyiveren bal mumundan düşüncelere giydirdiğimiz elbise. Kelime sinen, sahlanan, kanatlanan, kâh uçuruma atılan, kâh ufuklara süzülen rüya mahluklarının boyunlarına takmak istediğimiz kement.
Sayfa 129Kitabı okudu
96 syf.
·
Puan vermedi
Serçekuş
SerçekuşCahit Zarifoğlu
8.5/10 · 1.958 okunma
Reklam
"Rüsvalığı göze almayan sevmemeli. Rüsvalık yani kendine saygı. Yani tanrılaşmak. Yani bütünüyle, kalbiyle, kafasıyla yaşamak ve milyonlarca domuza zirveden acıyarak bakmak. Eflatunun mağarasını bilirsin. İnsanlar karanlık bir mağaraya zincirli, sırtları kapıya dönük ve duvarda gölgeler. Âşk bu zinciri kıran büyü. Mağaradakiler öylesine alışmış ki karanlığa, kurtulanları küfürleri ile kovarlar."
şuurlu âşık
"Ben kristalizasyonunu şuurlu olarak yapacak kadar sanatkârım. Kuru bir dalı bir kristal hevengine kalbetmek tanrılıksa, tanrıyım."
"Duyguları kapıda bekletiyorum. İçerde yabancılar var. Kapıyı açtığım zaman, kimseyi bulamıyorum dışarda. Beraberken ânı yaşıyorum ve şuurun ırmağı bulanık, yaşamaktan düşünemiyorum. İhsaslar koro halinde. Onları sınıflandırmak, isimlendirmek, billurlaştırmak zaman istiyor."
"Dış dünyayla münasebetlerim bir fahişeninkine benziyordu. Hissetmeden veriyordum kendimi. Yaşamadan veriyordum. Ve arıyordum."
"Köyün insanları, kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere evlerde, ahırlarda ve tarlalarda işlerine dalmışlardı. Kim onların biraz sonralarını ve varsa yarınlarını kendileri kadar doldurabilir."
184 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.