yazarın anlatım tarzını çok çok sevdim. yaşını başını almış torun sahibi bir erkeğin; çocukluğuna, gençliğine, evliliğine, aşklarına anımsama yöntemiyle geçmişine geri dönmesi. geçmişteki hislerini, bakış açısını olgunken değerlendirmesi. ve bütün bunları günümüz koşullarıyla anlatırken, geçmişten gelen ve kitabın sonuna kadar saklanan sırlarla anlatıma heyecan katması gerçekten enfes.
kahramanımız arkadaşlarıyla geçen çocukluğundan başlayarak, üniversitede yaşadığı aşklarına uzanan serüvenini anlatıyor. sevgilisini çocukluk arkadaşlarıyla tanıştırırken de kaderini değiştiriyor. sevgilisiyle ayrılmasına rağmen , eski dostuyla evlenmiş olması onda travma yaratıyor ve hayatına ailesinden ve arkadaşlarından uzakta devam ediyor. evlenip, çocuk sahibi oluyor, boşanıyor, torunu oluyor ve eski hayatıyla bir mektupla yüzleşmek zorunda kalıyor. eski dostunun intiharı ve kendine bıraktığı miras olan günlüğünün peşine düşerken aslında kendi geçmişinin de izini sürüyor.
eski dostunun ve kendisinin lisede iken tarih nedir sorusuna verdikleri cevap da kitabın sonu kadar etkileyiciliğini koruyor.
kahramanımız "tarih zafer kazananların yalanlarıdır" derken eski dostu finn " tarih, belleğin kusurlarının belgelemenin yetersizlikleriyle buluştuğu noktada üretilen kesinliktir." diye cevap veriyor.