(Bu kitabı okurken) Benimle birlikte çıkacağınız bu yolculuğu değerli kılan üç hayatî neden var bence. Birincisi; oyalanma ile geçilmiş bir hayat bireysel düzeyde eksik kalıyor. Dikkatinizi uzun süre veremez olduğunuzda gerçekleştirmek istediğiniz şeyleri gerçekleştiremiyorsunuz. (Bir kitap okumak istiyorsunuz ama sosyal medya mesajlarından ve paranoyalarından başınızı alamıyorsunuz. Çocuğunuzla kesintisiz birkaç saat geçirmek istiyorsunuz, ama patronunuzdan mesaj geldi mi diye e-postalarınıza bakıp duruyorsunuz.) Bu konu hakkında düşünmek gereğinin ikinci nedeni bu dikkat parçalanmasının sadece bireysel düzlemde değil, toplum genelinde de krizlere yol açıyor olması. İnsan türü olarak, iklim krizi gibi eşi görülmemiş bir sürü fay hattı ve tuzakla karşı karşıyayız ve önceki kuşakların aksine, bu büyük güçlükler karşısında pek harekete geçmiyoruz. Neden peki? Bunun kısmen dikkat arızalandığında sorun çözme becerisinin de arıza yapmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Büyük sorunların çözülmesi için pek çok insanın uzun yıllar boyunca o sorunlara odaklanması gerekiyor. Odaklanma konusunda derinlemesine düşünme gereğinin üçüncü nedeni aralarında en umut verici olanı, bana kalırsa. Ne olup bittiğini anlarsak, olanları değiştirmeye başlayabiliriz. Yazar James Baldwin -benim gözümde yirminci yüzyılın en büyük yazarı- şöyle diyor: "Yüzleştiğiniz her şeyi değiştiremezsiniz, ama yüzleşmeden hiçbir şeyi değiştiremezsiniz." insan elinden çıkma bir kriz bu, yine kendi ellerimizle çözülmesi mümkün.
"Ben yalnızca bana mutluluk veren şeylere fazla alıştım. İşte sorun bu. İnsan nezle oluncaya kadar, burnundan soluk almanın ne kadar olağanüstü bir şey olduğunu fark etmiyor."
Reklam
Bir… Bir gün artık hayatının bir parçası olmayabilirim. Bir gün… Belki de birbirimizi hiç göremez hale geliriz. Bunun düşüncesi bile bana acı veriyor. O yüzden… Bugün her şey bitse bile sorun değil. Ama sana söylemek istediğim bir şey var. Irei-kun, senden hoşlanıyorum. Tanıştığımız günden beri hep… Hep senden hoşlandım.
bütün okumalarım, araştırmalarım bana gösterdi ki hak başka şeydir, hukuk başka şey. gidin istediğiniz avukata sorun. isterseniz bunun doğru olup olmadığını öğrenmek için hukuk fakültesine girin.
Sayfa 42 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Senden tek istediğim,'' diyerek devam etti sözlerine, "Bana yardım etmen Kumru. Benim bir karaciğer nakline ihtiyacım var ve tek umudum sensin.."' Kulaklarım mı duyduklarına gereksiz yere şaşırdı, yoksa duyduklarım inanması zor şeyler miydi bilemiyordum. Bana kalırsa şaşırmam gereksizdi. Ne beklemiştim ki? Ne bekliyordum? Buraya gelip benimle arasını düzeltmek isteyeceğine mi inanmıştım gerçekten? Ne aptaldım ama. Bir de karşısına geçmiş "İçin rahat olabilir, bir sorun yok.'' nutukları atmış, ona kendisini iyi hissettirmeye çalışmıştım. Ne acı. "Öyle mi?" dedim dolu gözlerimle hüzünle gülümseyerek. Başını salladı. "Kardeşin için..." dedi ve başını eğip karnına baktı.
Bütün okumalarım, araştırmalarım bana gösterdi ki hak başka şeydir, hukuk başka şey. Gidin istediğiniz avukata sorun. İsterseniz bunun doğru olup olmadığını öğrenmek için hukuk fakültesine girin. sonunda dönüp dolaşıp hep bu kitaplara döneceksiniz. Hukuk kitaplarına...
Sayfa 42
Reklam
"Daren!" dedim coşkuyla harfleri uzatarak, "Beni kurtarmaya nu geldin?" "Burada ne işin var demek istiyorum," dedim daha tutarı bir tonda. Bu kahkaha kusmuğunu görmek bile beni bu kadar mutlu ettiyse durumum olduk çavahim olmalıydı. "Geçiyordum, şöyle bir uğrayayım dedim." "Sen," dedim alttan
Sayfa 376Kitabı okudu
İlmek'te geçirdiğimiz onlarca günden sonra aramıza giren mesafe sorun değildi, taşkınlıkları sorun değildi ama beni endişelendiren şey tüm diyarın üzerinde kurduğu baskıyı bana da yöneltmesiydi. Çünkü sandığı gibi korku beni durdurmaz, geri adım almaya teşvik etmez, üzerine doğru iterdi. "Bir konuda anlaşalım," dedim tereddütsüz bir şekilde. "Ne zaman ne yapacağıma kendim karar veririm." "senden daha azını beklemem Nova." "Seni hafife almayacağım," dedi. "Asla. Daha önce bana böylesine kafa tutabilen bir kadın olmamıştı hiç." Tek kaşımı kaldırdım. "Elemental'e böyle kafa tutabilen bir kadın olmuş muydu acaba." Ellerini yanaklarıma koyup olumsuz anlamda başını sallıyordu. "Sen benim de Elemental'in de başına gelebilecek en güzel şeysin, yüz yıl senden hiçbir şey almamış güzel vârisim." Bundan sonra beni ve Elemental'i neyin beklediğini bilmiyordum ama en azından bu diyarda tek başıma delirmeyecektim.
Sayfa 370Kitabı okudu
"Yanlış his diye bir şey yoktur. Var olan bütün hisler doğrudur. Ben bir şey hissediyorsam eğer, o his yanlış olamaz. Üzülebileceğimi, öfkelenebileceğimi, korkabileceğimi, bana sunulan bir şeyden memnun olamayabileceğimi söylemiştim. Eğer ben üzülüyor, öfkeleniyor, korkuyor, herhangi bir şeyden rahatsız ya da şikâyetçi oluyorsam ve bu hissimi ifade etme hakkıma saygı duyulmuyorsa, orada bir sorun vardır. Çünkü hislerim, bana kendimle ilgili bir şeyleri söylemek için oradadırlar. Hislerimi tanımazsam kendimi de tanıyamam. Hislerimi tanımazsam, içimdeki çocuğun konuşmasını engellemiş olurum."
Sayfa 19
"Altuğ?" "Bana böyle seslenme!" "Herkes sana böyle hitap etmiyor mu?" "Evet." "O zaman sorun ne?" "Sen herkes değilsin."
Sayfa 204 - Yankı Sarmaşık, Alaz SipahiKitabı okuyor
Reklam
Veda...
"Tamam," dedi bu sefer. "Uzun bir görev daha ama geri döneceksen sorun yok." Ender, dikkatle beni incelemeye devam ederken ona gülümsedim ve bu gülümsemenin gözlerime yansımasına izin verdim. Bu hareketim onu rahatlattı ve inandırıcı olmayan sahte bir gülümsemeyle bana karşılık verdi. Bir sorun olduğunu fark etmişti ancak bozuntuya vermedi. Benim görevlere de savaşlara da kimseye veda etmeden gittiğimi bilirdi.Vedaları kimse sevmezdi. Tekrar, "Geri döneceksin ama değil mi?" diye sorarken artık tereddüt içindeydi. "Geri döneceğim."
Sayfa 37 - Parola YayınlarıKitabı okuyor
Bana baktın ama beni görmedin, sıcaklığın asla ulaşmadı bu küçük kızın kalbine. Neden kaybettik birbirimizi anneciğim, neredeydin ? Yoksa sorun ben miydim?
Herkes nasibine düşeni alıyor ama nasibini belirleyen, senin baştaki niyetin, zikrin, kalbindeki ve kafandaki fikrin. Buradaki temel sorun şu: Hasbi düşünmeyi unutup hesabi düşünmeye başladık. Hesap kitap yapıyoruz her konuda. Bir şeyi kendi zatında iyi, güzel ve doğru olduğu için değil, "Bana ne faydası olur?" hesabıyla yapıyoruz. O zaman erdemi ve iyiliği araçsallaştırmış oluyoruz. Bir insanı insan olduğu için değil, çıkar beklentisiyle seviyoruz. Varlığa evrendeki varlıkdaşımız, paydaşımız ve yoldaşımız olarak değil, bir menfaat aracı olarak yaklaşıyoruz. Hesabî düşünerek her şeyi nicel manada fiyatlandırılabilir bir meta hâline getiriyoruz.
Varoluş sancıları herkeste varolmuş
XIX İLKGENÇLİK İlkgençlik yıllarımda sürekli düşünmekten, hayal etmekten hoşlandığım şeylerin neler olduğunu söylesem, sanırım kimse inanmaz bana. Çünkü bunlar ne yaşıma ne de toplumsal durumuma uygun şeylerdi. Ama kanımca insanın toplumsal konumuyla ahlaki konumu arasındaki birbirini tutmazlık, gerçekliğin en şaşmaz belirtisidir. Kendi içime
Yunus'un, Vilâyetnâme'de Hacı Bektaş-ı Velî'nin huzuruna gidişi anlatılırken şöyle deniliyor: "Hacı Bektaşi Veli, Horasan diyârından Rûm'a gelip yerleştikten sonra veliliği ve kerâmetleri etrâfa yayıldı. Her taraftan mürid ve muhibler gelmeye, büyük meclisler kurulmaya başlandı. Fakir halli kimseler gelir, nasib alır
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.