Washington'daki yöneticilerin birçoğunun kafasının nasıl çalıştığını anlamak istiyorsanız özgüvensiz bir ergen gibi düşünmeniz yeterliydi, öyle yaptığınızda her şey anlam kazanıyordu.
Ben’in Arapçası, Farsçası kadar iyi değildi fakat kelimeleri anlayabiliyordu :
Tanrı uludur.
Şüphesiz bilirim ve bildiririm : Tanrı’dan başka yoktur tapacak.
Şüphesiz bilirim ve bildiririm: Tanrı’nın elçisidir Muhammed.
Haydi namaza.
Haydi felaha.
Tanrı uludur.
Tanrı’dan başka yoktur tapacak.
Sayfa 45 - Martı, Ben Treven, İstanbulKitabı okudu
Evet, sol savaşın doğasını anlamıyordu, sağ ise gerçek sonuçlarını kabullenemiyordu. Ben’e göre ise, her ikisi de zırvaydı. Titizlik umrunda değildi, ahlâk umrunda değildi, umrunda olan kazanmaktı.