Baş örtme, 1980 yılında kurucu mecliste Mehmet Yamak adlı birinin "İmam Hatip kızlarının başları örtülsün" diye bir demeç vermesiyle başladı. Ben hemen kendisine, bizde bir rahibe sınıfı olmadığını ve laik devletin okullarına din kıyafetiyle girilemeyeceğini yazdım. Ne yazık ki, ne eğitimcilerden ne siyasetçilerden ne de aydın geçinenlerden bana katılan olmadı, hatta, Ecevit'ler ve YÖK bile onaylar göründüler bu durumu. Hepsine kınama mektubu gönderdim. Ondan cesaret alan Erbakan takımı, liselerde, üniversitelerde çalışkan ve fakir kızları bularak başlarını örtme koşuluyla aylığa bağladılar.
Evet... Aslında bu kitabı okumak gibi bir hedefim yoktu. Bugün arkadaşımla birlikte başka bir kitaba başlayacaktık ancak onun okumasının bitmesini beklerken ben de boş bulunmayayım dedim ve uzun
İnancın ve tercihin gereği ister yazma takarsın, ister tülbent, ister ketele.
Ama türban meselesi baş örtme meselesinden çıkıp sembol haline geliyorsa, inançtan çıkıp siyasete geçiyorsa orada biraz durup düşünmek lazım.
Korkularımızı, kaygılarımızı dile getirme cesaretini her zaman göstermeyiz, çünkü içimizde dokunulmaz ve gizli kalmasını
istediğimiz en derin duygularımızı örtme endişesi baş gösterir.