Gerçekten tek bir mutsuzluk vardır ki, hayatın tüm alanlarına nüfuz eder. Toplumsal, psikolojik ve fiziki tüm satıhlar bu tek mutsuzluğun boyunduruğuna girer. Toplumsallık en başat etmendir zira mutsuzluk asıl sirayetini toplum içindeki hayatın alçalması ve bu alçalmanın kişide yarattığı tasa ile kendini açık eder.
Sayfa 32
Korku Üzerine
Korkuyu başat yapan, yerine göre, şiddet olabilmekte, ama açlık, işsizlik, haksızlık, sömürü gibi sistemsel gerçekler korku tacirlerine daha da geniş olanaklar verebilmektedir..
Sayfa 275 - NESİN YAYINCILIKKitabı okudu
Reklam
Becker'in "ölümün inkâr edilmesi insanlığın Büyük Kurumu şudur" iddiasının ardında etkileyici bir şecere var. Psikanalizin babası ve bilinçdışının anası Sigmund Freud, "Bir Yanılsamanın Geleceği" adlı kısa risalesinde, insanları, tanrı ve din yanılsamalarını yaratıp savunmaya iten başat etmenin ölüm korkusu olduğunu söyler. Ölümün varlığı karşısında çaresiz olduğumuzdan bilinçdışımız buna dayanabilmemiz için bir gökteki-baba-figürü yaratır. Tabii Göksel Baba iyi davranışı ödüllendirir ve bu yüzden, der bizim Sigmund, en toplum-karşıtı içgüdülerimize, enseste, yamyamlığa, öldürme arzusuna direnmek için zorlayıcı nedenlerimiz vardır. Ama en önemlisi. Nihai Baba Figürü, toplumun taleplerine uyanlara sonsuz hayat bahşetmek suretiyle ölüm korkumuzu hafilletir.
İYİ HİSSETMEK ZORUNDA MIYIZ HEP ??
İyi hissetmenin hiç de kolay olmadığı zamanlarda yaşıyoruz, kabul. Geleceğin hiç olmadığı kadar belirsiz göründüğüne, etrafımızda olan bitenleri değiştirmenin mümkün olmadığına dair inancın verdiği çaresizlik hissi bugünü bütünüyle istila etmiş halde. Çok değil , belirsizliğin başat duyguya dönüştüğü pandemi döneminden kimi dersler almamız beklenirdi, ama öyle olması. Çoğu insan gerçekliği düpedüz kabullenmek yerine gerçeklikten kaçınmayı tercih etti. Bu yönelim , çoktandır '' toksit pozitiflik'' diye tanımlanan olgunun neredeyse yeni bir küresel salgına dönüşmesini sağladı. Salgının interneti ele geçirmesi de elbette sosyal medya sayesinde oldu... @cüneybender (devamını okumak için)
İslâm'da her yüz yılda bir, bir yenileyicinin çıkacağı bildirilmektedir. Bu yenileyiciler (müceddit) dine bulaşmış olan veya insanların belki farkına bile varmadan alışkanlık haline getirdikleri ve bidat niteliğinde olan uygulamalara dikkat çekerek onların kaldırılmasına teşebbüs eder. Bu husus, İslâm ile Hıristiyanlık arasındaki başat farklılıklardan biridir ve yalnızca bu fark bile İslâm'da reform olamayacağının göstergesi sayılabilir.
Sayfa 317Kitabı okudu
Arapça
Arapçanın dinleyicisi üzerinde müthiş bir etki bıraktığı doğrudur, bu durumun şiirde katbekat üs­tün bir etkilenme ve coşku duygusuna evrildiği de doğru­dur, hatta Arapça metafiziğinin şiir olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Fakat bunlar bir yana, Arapçanın belki de en kendine has yönü i'caz, yani az sözle çok şey söyleyebilme özelliğidir ki modern Arapçadan ziyade Orta Çağ'da dilin bu yönü her yazarın kendine has üslubuyla başat karak­teristiktir ve yine tam da bu özelliğinden dolayı Orta Çağ Arapçası bağlam bağımlı (context dependant) bir dildir. Başka bir deyişle cümle ya da sözcüğün nüanslarıyla birlik­te tam olarak ifade etmek istediği anlam bir önceki cümle ya da sözcüğe bağlıdır. Bu hayati nokta göz ardı edildiğinde hem okuma hem de tercümenin yanlış anlam türevlerine ve aşırı yorumlara sapması pek mümkündür.
Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Başat başatlığını, eksikliğini yadsıma alışkanlığındaki insanlar sayesinde sürdürür. Tahir Musa CEYLAN
Bugünkü bölgesel sınırlar yüzyıllardır yapılan polis operasyonlarının bir ürünüdür. İnsanlar önce tarlalarından, sonra sokaklarından, sonra mahallelerinden ve en sonunda da apartmanlarının önünden, mahremiyetin nemli dört duvarı arasında bütün bir hayatın geçirebileceği gibi çılgın bir fikrin sonucunda kovuldular. Bizim için toprak sınırı, mıntıka sorunu devlet için olduğundan çok ayrı bir sorun. Bizim için mesele onu “mülk edinmek” değil. Aksine, her türlü otorite için toprak sınırları anlaşılmaz ve kavranamaz hale gelinceye kadar komünleri, dolaşımı ve dayanışmayı belli bir yoğunluğa getirme meselesidir. Biz toprağı işgal etmek değil, toprağın kendisi olmak istiyoruz. Toprağı var eden üzerindeki yaşamdır: Ticaret, avlanma ve çocuklara oyun alanı olarak ayrılmış topraklar; âşıkların veya asilerin toprağı; çiftçilerin, kuşbilimcilerin veya gezginlerin toprağı, mıntıkası. Kural gayet basit: Verili bir alana yeni yeni toprakların, mıntıkaların eklenmesi demek, bunların arasında daha çok dolaşım olması, iktidarın onlarla başat çıkabilmesinin giderek zorlaşması demek. Lokantalar, kırtasiyeler, spor tesisleri, boş araziler, ikinci el kitap tezgâhları, binaların çatıları, derme çatma sokak pazarları, kebapçılar ve garajlar, yeterince suç ortaklığı yaratıldığı takdirde, resmi amaçları dışında da kullanılabilir. Yerel örgütlenmeler devletin haritasını karmaşıklaştırıp bulandırarak üzerine kendi coğrafyalarını ekleyebilirler: Bu da devletten ayrılmaları sonucunu doğurur.
Sayfa 64 - pdfKitabı okudu
“Türk’ün Basat gibi çoktur arslanı Mustafa Kemal’dir başkahramanı!”
Sayfa 202Kitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.