Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Birlikte yapılan araştırmalar sırasında, histerinin daha önce kabul gördüğü gibi fizyolojik rahatsızlıklardan kaynaklanmadığı, aksine hastanın kendisinin farkında olmadığı içsel çatışmalardan ileri gelen bir sarsıntı olduğu ve bu sarsıntının yarattığı baskının da o "belirtileri", yani yaşanan sağlıksız değişimleri biçimlendirdiği ilk kez tespit edilmiş oluyor.
Siperlerde ölüm ve yaşam
Batı Cephesi siperlerindeki askerler, can sıkıntısı ve akıl almaz bir korkunun hakim olduğu ilkel bir dünyadaydı. Adamlar aylarca dışarıda yahut küçük, genellikle çamurlu sığınaklarda yaşayıp kavurucu sıcaklara, titreten soğuklara, kuraklığa ve şiddetli yağmurlara maruz kaldı. Beslenme ve sağlık hizmetleri en iyi ihtimalle yetersiz, en kötü
Reklam
Hagen doğum sonrası depresyonun yeni doğan bebeğe yatırım yapmanın irdelendiği bir değerlendirme dönemi olduğu teorisinden kaynaklanan beş öngörüyü test etmek için, bu konuyla ilgili psikiyatrik literatürü incelemiş. Öngörüldüğü gibi, sosyal desteği olmayan (bekar, ayrılmış, evliliklerinden memnuniyetsiz ya da anne babasından uzak), sorunlu bir doğum yaşamış ya da sağlıksız bir bebeği olan, kendisi ya da eşi işsiz olan kadınlarda doğum sonrası depresyonun daha sık görüldüğünü bildiriyor. Ayrıca, Batı ülkeleri dışında kalan ve benzer risk faktörleri olan çok sayıda ülkede doğum sonrası depresyon bildirildiğini (ama akrabalık ilişkilerini temel alan geleneksel toplumları inceleyen yeterli sayıda uygun çalışma bulamadığını) belirtiyor. Son olarak da, doğum sonrası depresyonla, ölçülebilen hormonal dengesizlikler arasında güçlü bir bağ bulunmadığını, bunun da bu durumun bir işlev bozukluğu değil, bir tasarım özelliği olduğunu ileri sürüyor.
Sayfa 463Kitabı okudu
Bir toplumda, politika, kendi alanının dışına taşmış, diğer bir deyişle araç olmaktan çıkıp amaç olmaya yüz tutmuşsa, o toplum için tehlike çanları çalmaya başlamış demektir. Eski Yunan, Kartaca, Roma ve İslâm tarihinde, bozuluşun şaşmaz ölçüsü olarak gözlemlenmektedir bu. Ağır kriz çağlarında politika, başlangıçta, her derdin çaresi gibi kendini ileri sürmüş, fakat, kısa bir zaman sonra ortalığı toz duman eden bir anarşi ve terör bulutuna sarmalanarak, ters bir tepkiyle, normal alanını da yitirmiştir. Bu, politikanın yapısından ileri gelmektedir. Politika, amorf, her kalıba dökülür plastik bir madde gibi yoğrulabilir. Böylece de, giderek, düşüncenin, inancın, ahlâkın, hatta estetiğin yerini doldurmaya kalkar. Politika, sanıldığı gibi, böyle dönemlerde maskeli değil, bizzat maske olmuştur. İçinde bir şey bulunmayan, daha doğrusu hiçliğin ve boşluğun vınladığı, fakat yüzeyinde metafizikten ahlâka kadar her alanın çizgilerini gösteren bir maske. Gün gelir, sağlıksız toplumlarda, bu maske, yeri göğü kaplar, bir dudağı yerde bir dudağı gökte bir dev haline gelir. Karşısına çıkan, her gönül atılımını bir değirmen gibi, ağır taşının altında ezer, un ufak eder.
Sayfa 103 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
_Her şey algıdır. Herhangi bir şeyi itici ya da çekici kılan tamamen senin zihnindir. Karar veren faktör sensin. _Zihin, aldatıcıdır. Gerçekte ikilem yoktur. Gerçekte sorun yoktur. Hiç olmamıştır, hiç olmayacaktır. Zihinde sorunlar vardır ve sen gerçekliğe zihnin aracılığıyla bakarsın. Böylece gerçeklik sorunlu olur. _Sağlıksız bir zihinle ne
Freud ve Lorenz
Hem Freud hem de Lorenz, saldırganlığın eylem olarak dışavurulamamasının sağlıksız olduğunu kabul etmektedirler. Freud, çalışmalarının ilk döneminde, cinselliğin bastı­rılmasının akıl hastalığına yol açabileceğini ileri sürmüştür.Daha sonra, aynı ilkeyi ölüm içgüdüsüne uygulamış ve dışa dönük saldırganlığın bastırılmasının sağlıksız olduğunu öğ­retmiştir. Lorenz, "bugünkü uygar insanın saldırganlık dürtüsünü yeterince boşaltamamanın sancısını çektiği" ni belirtmektedir. Her ikisi de farklı yollardan giderek, uzun erimde denetlenmesi olanaksız değilse bile çok zor olan saldırganlıkyıkıcılık enerjisini kesintisiz biçimde üreten bir insan görü­şüne ulaşmaktadırlar. Hayvanlardaki sözde kötülük, her ne kadar, Lorenz' e göre, kökeni kötü değilse bile, insanda gerçek bir kötülük durumuna gelmektedir.
Sayfa 46 - Say yayınları Birinci Baskı 2016 İngilizceden çeviren: Şükrü AlpagutKitabı okudu
Reklam
Önsöz
Öyleyse Hiroşima'dan, atalarımızın Magdeburg'dan aldığı gibi ders alabileceğimizi varsayarsak gerçekten barış dolu olmasa bile sınırlı ve kısmen yıkıcı savaşların olduğu bir dönem yaşamayı umabiliriz. Bu dönem süresince nükleer enerjinin endüstriyel amaçlar için kullanılacağı varsayılabilir. Elbette sonuç, eşi görülmedik hız ve
İthaki Yayınları
_Rüya, gören olmadan da var olabilir. Rüya gören olmadan rüya mevcut olduğunda ise bu özgün gerçeklik gibi gelir. Siz yoksunuz ama kozmik bir akıl var. Brahma var. Bu yüzden bütün alemin Brahma'nın gördüğü bir rüya olduğunu söylerler. Bütün bu dünya bir rüyadır, bir mayadır. Ama bu her şeyin, tümün bir rüyasıdır. Kişisel bir rüya değildir.
"Öjeni: Sağlıksız ceninleri ayırıp, sağlıklı ceninler yetiştirmenin yollarını arayan, bilimselliği tartışmalı toplumsal akım. Taraftarları... 'Üstün insan ırkı' yaratılmasını amaçlıyorlar. ... Öjeni, Platon'dan beri var... Devletin, vatandaşların üremelerini kontrol etmesi gerektiğini ileri süren ilk düşünür Platon'a göre, her çiftin bir 'evlilik numarası' olmalıydı ve bu numara, bireylerin sağlık, beceri, zeka vb. Değişkenlere göre belirlenmeliydi. Yüksek sayılara sahip olanların üreme şansına fazla olması gerekiyordu. Spartalılar, doğan bebeği yaşlılara kontrol ettirirdi; e bebeğin yaşamını sürdürüp sürdürmeyeceğine bu 'yaşlı bilgeler' karar verirdi. Daha çok erkekler öldürüldü; çünkü erkeklerin hayatta kalması için beklenen özellikler çok daha fazlaydı ve onlara göre sadece güçlü erkekler hayatta kalmalıydı. ... Öjeniyi 'bilimselleştiren', Charles Darwin'in kuzeni Francis Galton (1822-1911) oldu. Ona göre zeki insanlar, az Zeki insanlardan daha az çocuk yapıyordu/doğuruyordu. Bu sebeple de insan popülasyonları çok yavaş şekilde 'kalitesiz' ilerliyordu. Galton'un tezine göre, doğumlar kontrol altına alınabilirse, sadece zekilerin daha fazla çocuk yapmasına izin verilebilir ve böylece insanlar sürekli daha zeki toplumlara doğru evrimleşebilirdi..."
Sayfa 436 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Beta Stetter Hollingworth'un 1913 ve 1916 yılları arasındaki araştırmaları çeşitli deneklerin fiziksel ve duyusal-motor işleyişleri ile düşünsel yetenekleri üzerinde yoğunlaşmıştı. Denekleri arasında bebekler, kadın ve erkek fakülte öğrencileri ve deney sırasında adet gören kadınlar vardı. Adet görmekte olan kadınların araştırmaya özellikle
Sayfa 279Kitabı okudu
76 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.