Efendimizi tanımadan kendimizce bir Hz. Peygamber portresi çizmek fevkalâde yanlıştır. Âlim bir zât bir başsağlığı ziyâreti vesîlesiyle Karadeniz'in bir beldesine gidiyor. Orada söz Hz. Peygamber'e geliyor. Âlim zât Efendimizin zevceleriyle münâsebetini anlatıyor, bu konudaki hassasiyet ve inceliğine dikkat çekiyor. Tam o sırada biri kızarak yerinden kalkıp gidiyor. "Niçin bu kadar kızdın?" diye soruyorlar. "Efendim" diyor, "Ne hakla Efendimizi kılıbık biri şeklinde târif edersiniz?" Adam kadınlara karşı kabalığını din zannediyor. Efendimizin bu husustaki inceliğinden rahatsız oluyor. Çünkü bilmiyor. Kâinatın Efendisi Hazret-i Resûlullah'ı bilmeden tanıyamayız. Tanımadan O'ndan örnek alma seviyesine yükselemeyiz.
Bir uygulama üstünden tanışmışlardı belli ki, ilk defa yüz yüze görüşüyorlardı. Başta adını koyamadığım bir tuhaflık hissettim dinlediğim sohbette. Sonra aslında sohbet filan etmediklerini farkettim. Sarışın olan on dakika kadar kendinden bahsediyor, sonra da koyu saçlı olan on dakika kendinden bahsediyordu. Böyle nöbetleşe konuşuyor,birbirlerinin sözünü kesiyorlárdı. Yanlarındaki masada iki saat oturdum; birbirlerine tek bir soru bile sorduklarını duymadim. Bir noktada koyu saçlı adam bir ay önce erkek kardeşinin öldüğünü söyledi. Sarışın olan üstünkörü bir başsağlığı bile dilemedi: Yine kendinden bahsetmeye koyuldu. Sırf Facebook sayfalarındaki durum güncellemelerini sırayla birbirlerine okumak için buluşmuş olsalardı bunda hiç farklı olmazdı, diye düşündüm.
Reklam
Yankılar: 12 Aralık 1975 tarihli birçok gazete Atsız'ın ölüm haberini veriyordu. Milliyet, Haber ve Cumhuriyet'te kısaca. "Gazeteci, yazar ve şair Nihal Atsız, dün akşam İstanbul'da hayata gözlerini yummuştur. 70 yaşında vefat eden Atsız, evli ve 2 çocuk babasıydı. Cenazesi yarın toprağa verilecektir." Ve arkadan
Cenaze Töreni: Tercüman, Cumhuriyet ve Yeni Asya gazetelerinin 13 Aralık 1975 tarihli sayılarında "Nihal Atsız Bugün Toprağa Veriliyor" başlıklı haberler vardır. Atsız'ın vefatını herkes duymuş, cenazesinin 13 Aralık'ta kaldırılacağını herkes öğrenmiştir. Atsız, Reşide Sançar'a "Kimseye haber vermeyin. Birkaç kişiyle
17.12.1975 tarihli Cumhuriyet gazetesinde de ailenin teşekkürü yer alır: "Nihal Atsız'ın ölümü dolayısıyla bizzat gelerek, telefonla ve telgrafla başsağlığı dileyenlere, başta Başbakan Süleyman Demirel olmak üzere bütün yakınlarına ve sevenlerine, ayrıca ölümünden sonraki yardımları için Zeynep Kâmil Hastanesi yöneticilerine ve personeline en derin ve içten teşekkürlerimizi sunarız." "Eşi: Bedriye Atsız" "Oğulları: Yağmur ve Buğra Atsız".
#cuff
İnsanlığın ölümüyle ülkemiz,boşluğu doldurulması mümkün olmayan bir değerini kaybetmiştir. Gazetemiz,insanlığın yakınlarına başsağlığı ve sonsuz sabırlar diler.
Reklam
TBMM Kürsüsünden Atsız'a Hücum: 1962 Mart'ında CHP milletvekili Osman Sabri Adal'ın TBMM kürsüsünden Atsız'a hücum etmesi bazı gazetelerde yer aldığı gibi Millî Yol'da da genişçe yer alır. Konu Tedbirler Kanunu'dur. Başbakan İsmet İnönü ile meclisteki partilerin genel başkanları Adalet ve Anayasa Komisyonu'na bir
"Yılın annesi olamazdım"
Çok ünlü bir program yapımcısı o günlerde evde röportaj yapmak istemiş, ben kabul etmemiştim. Başsağlığı için geldiğinde kamerayla eve giremeyeceğini söyledim. Sadece kendisi girdi, biraz oturup gitti. O, hayattayken çalışmaları ve eğitimi dışında hiçbir televizyon kanalında özel hayatından bahsetmemişti. Ben de bir programa çıkıp O'nu anlatma hakkını kendimde bulmuyordum. Öyle bir gücüm de yoktu zaten… Aynı yapımcı telefonla arayarak 8 Mart 2001 tarihinde programına çıkmamı, "yılın kadını" seçildiğimi, ödülümü program sırasında vereceğini söyledi. Teşekkür ettim. Programa çıkamayacağımı uygun bir dille anlatmaya çalıştım. Yapımcı pes etmiyordu. Mayıs ayında tekrar "yılın annesi" seçildiğimi, çocuklarımla birlikte programına çıkmamızı rica etti. Ne yapmıştım da ben bu ödüllere layık bulunmuştum? "Eşinizi kaybettiniz, çocuklarınıza kol kanat gerdiniz, ayaklarınızın üstünde durdunuz… bu gibi sebeplerden dolayı" diye bir açıklama yapmaya çalıştı. Ne kadar çok insan var benim durumumda olan… Daha bin beter durumlarda… Gitmedim, gidemezdim… Utanırdım…
Sayfa 105 - Doğan KitapKitabı okudu
Keder zalim bir eğitim. Yas tutmanın ne kadar kaba, ne kadar öfke dolu olabileceğini öğreniyorsunuz kederliyken. Düşünmeden söylenen başsağlığı dileklerinin nasıl hissettirebileceğini öğreniyorsunuz.
Başsağlığı dilemek Garibime gidiyor Ölen öldü, sen yaşa Küçültmeye benziyor.
986 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.