Haçlılar, Kudüs’e ulaştığında, Tyre Başpiskoposu William Historia Rerum in Partihus Transıiıarins Gestarum (12. asır)’da şunu yazıyordu: “Karşılaştıkları her düşmanı, hiçbir ayrıma tabi tutmaksızın yere serdiler. Her taraf kan gölüne dönmüştü, her yerde parçalanmış kafa kümeleri vardı, katledilenlerin cesetlerini çiğnemeden bir yerden bir yere yürümek imkânsızdı.
Haçlı Seferleri, Aztek başkenti Tenochtitlan’ın harabelerinde meyve veren inanmayanlara karşı geniş ölçekli, uluslararası bir Hristiyan saldın başlattı. Meksika başkentinin ayin merkezî, Hristiyan kiliselerinin, parçalanmayı ve diğer bir medeniyetin hakimiyetine şehadet edercesine yükseltilmesinden önce, yanan bir moloz taşına dönmüştü.
Reklam
11. yüzyılın sonunda Aziz Augustine’nin eseri olan faal kilise geleneği. dış dünyaya yöneldi. Aziz Augustine, Hristiyan Roma toplumunun medenî temeline geleneksel inancı, yerleştirdi. Luka İncili’ndeki bir bölümü “Onları (Hristiyanlığa) girmeye zorla!” (4:23), kullanarak, onun sapık mezheplere karşı nefreti, Paul Johnson (1978)’un ifade ettiği şekilde yapıcı bir zulüm doktrini oldu. Bu doktrin, Biz ve Onlar arasındaki açık ideolojik çizginin keskin kenarı olup bunun etrafında Batı Medeniyeti’nin Ötekiler’le ilgili varis olduğu tüm izler düzenlenip teşhir edildi.
Kolomb’un Hindistan’ a hep batı istikametinde giderek varma iddiası, onun bir bakıma aydınlanmış olduğu anlamına gelmez. O, sadece küçük bir dünyanın varlığına kararlı bir şekilde inanan birisiydi.
Halk arasındaki yaygın inanışa göre, Kolomb’un denizcileri, Atlas Okyanusu üzerinden oldukça fazla batıya açılırlarsa, düz bir dünyanın kenarından düşebileceklerinden korkmuşlardı.
15 öğeden 11 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.