Irkçılığın bir çocuğun gözünden anlatıldığı bir kitap okumayı beklerken hayatın ırkçılıktan daha acımasız yüzlerinin gözler önüne serildiği bir hikayenin içine girmek beni gafil avladı. Evet beni okurken çok düşündürdü, kırdı, üzdü, ağlattı ve yordu. Bir çocuk ne yaşarsa bir çift mavi göze sahip olarak hayatının değişeceğine inanabilir?
Pecola kendisinin çirkin olduğunu düşünen bir ailenin içinde yaşamını devam ettirmeye çalışmaktadır. Ne kendi ailesinden ve renginden utanan annesi ile ne sarhoş olup tüm sorunlardan kaçmak isteyen babası ile iyi bir ilişkisi vardır. Annesi Pecola'nın kendisine Bayan Breedlove olarak hitap etmesini isterken yanlarında çalıştığı beyaz ailenin küçük kızı ona Polly deme hakkına sahiptir. Günü geldiğinde babası ise ona en büyük kötülüğü yapacaktır.
Kendisi küçük ama hayal dünyası bir o kadar geniş olan Pecola yoksulluk, ırkçılık ve bence en önemlisi sahipsizlik yüzünden öyle bir duruma düşer ki yaşadığı bölgedeki kimse onun yüzüne bakamaz. O ise dünya üzerindeki en mavi gözlere sahip olduğunu düşünerek kendini temizlemeyi başardığını zanneder.