Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Belgeli Tarih

Belgeli Tarih
@belgelitarih
Sıkı Okur
Türkiye Tarihi
Türkiye
18 kütüphaneci puanı
34 okur puanı
Eylül 2022 tarihinde katıldı
Musul Meselesi Tartışması Başlangıcı ve İngilizlerin Planı ( Taraflı )
Britanyanın Lozan Konferansıyla ilgili elitist ve ittiyatlı bir biçimde zaferci anlatısı, Curzon'un konferansın ilk yarısı sırasında elde ettiği büyük başarılara odaklanır. Bunlar açık Boğaz’lardan, zayıflatılmış Türk-Sovyet bağlarından ve Musul'un gelecekte manda altına alınmasına kapı bırakılmasından müteşekkildi. Daha önemlisi Curzon’a göre Musul, Şubat başlarında Konferans'a ara vermek için bariz bir sebep teşkil etmemişti. Britanya’nın üç hedefinin hepsi emperyal jeostrateji ile alakalıydı ve Musul örneğinde petrol ihtiyacıda da söz konusuydu. Lozan’daki ihtilaf konusu, Musul vilayetinin Turkiyeye mi, Britanya’nın mandasındaki Irak'a mı bırakılacağı meselesiydi.
Sayfa 276 - Fol YayıneviKitabı okudu
Reklam
Hiç bir demokrasi seçimle en iyiyi bulamaz.
Bizi altüsteden asıl bu ayrılıştır. Bir batılı düşünür şöyle der: "Demokrasi bir memleketi halkın ortalamasına teslim etmek demektir. Hiç bir demokrasi seçimle en iyiyi bulamaz. Onun için önce bu ortalamayı fikirce, zevkçe yetiştirmek lazımdır."
Sayfa 23 - Pozitif YayıneviKitabı okudu
Çiçek Çocuk Sevr ve İdeoloji Dayatma Çabası Barındıran Hayal Dünyası
Yine de Sevr Anadolu Türkiyesini tamamen parçalamaktan çok uzaktı. Batıda Lozan' dan sonra basilan ders kitaplar genelde Sevr Antlaşmasının, Kemalistlerin erken dönemdeki propaganda materyallerine göre hazırlanan, Antlaşma’nın Anadoluyu tamamen parçalara ayırma ve Türkiye'yi minik bir devlet olarak bırakma niyetiyle hazırlandığını ima eden haritalarını içermekteydi. Bu haritalar hatalı bir şekilde nüfuz alanların artık Türk toprakları olmadiğını gösteriyordu. Gerçekte Türk olmayan tüm yerli grupların Türkiye'nin bölünmesine dönük hükümlerden yararlanacağı: durumda bile Anadolu'nun oldukça önemli bir bölümü Türkiye'de kalmaya devam ediyordu.
Sayfa 155 - Fol YayıneviKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
--- Şeyh Sait`in İsyana Bahane Ettiği Yazılar ve Müracaata Vakit Bulamadım Bahanesi Beyanları --- Sen her iki fırkanın programını gördün mü, senin en ziyade hoşuna giden hangisi oldu? - Muhabere falan edemedik. Kendilerinin programını Darahini 'de belediye reisi verdi. Müskiratı menedeceğiz diyordu. Hoşuma gitti. Yalnız bir mesele vardı.
Sayfa 248 - Temel YayıneviKitabı okudu
--- Şeyh Sait`in Önce İnkarı, Sonra Tanık İfadesi Sonrası Kabul Etmek Zorunda Kaldığı Başka Bir Kesit --- - Şeyh efendi senin iki, üç sene evvel bu işi tasavvur ve tasmim ettiğini söylüyorlar. - Hayır. Kim söylemiş ise yalan. Benim ne muhaberem var, ne de tasavvur vardı. Kimse ile de görüşmedim. - Bir iki sene önce Cibranlı Halit Bey'le
Sayfa 250 - Temel YayınlarıKitabı okudu
Reklam
--- Şeyh Sait`in Önce Yalanladığı, Görgü Tanığı İfadesi Sonrası Kabul Ettiği Kesit --- - Kasım Bey! Şeyh Sait Efendi kıyam hakkında üç sebep gösterdi. Din, matbuat bir de muhalefet fırkasının meydana gelmesi .. Gazetelerden hangisinin müessir olduğunu biliyor musun ve söyler misin? - Bu ayaklanma için bunlar avamil oldu. Fakat; asıl sebep Kürdistan istiklali idi. Kürdistan cemiyeti nihayet «Kürdistan istiklal ve istihlası cemiyeti hafiyesine'> inkılap etti. O yemin o kadar müthiştir ki, mensuplarının kafasını kesseler söylemezler. - Sen dahil miydin o cemiyete?. - Ben dahil olmadım. Matbuat bunlara çok tesir ediyordu. Abdülkadir Kemali 'nin galiz (Tok Söz)ü, Tevhid-i Efkar Velid Bey, Son Telgraf Fevzi Lütfi idi zannederim. Sebilürreşat'da vardı. İsimleri aklıma gelmiyor .. Tevhid-i Efkar'la Son Telgraf hükumetin adem-i meşruiyeti hakkında propaganda yaparlardı.
Sayfa 249 - Temel YayınlarıKitabı okudu
Şeyh Sait`in İfade Tutanaklarında Türkler Hakkındaki Söylemine Ait Kesit
Binbaşı Kasım Bey'e soruldu: - Kasım Bey sen anlat.. Şeyh Sait «Piran'a» yollardan geçerken neler söyledi, neler yapdı?. - İşittiklerim odur ki, Şeyh Sait din için kıyam farzoldu demişti. Bir Türk öldürmek, yetmiş gavur öldürmekten efdaldir demiş. Reis, Şeyh Said'e hitabetti: - Şeyh Sait Efendi sana din bunu mu emrediyor?!.. - Sükut.. Artık soruya azadan Lütfi Müfit (Özdeş) başladı ve Kasım Bey'e hitabederek: - Kasım Bey! dedi. Sen 1 339 (1923) senesinde Yusuf Ziya'nın geldiğini ve görüştüğünüzü söyledin. Sana da tekliflerde bulunmuşlar. Bir Kürt cemiyeti var yemin edersen sana söyliyeceğiz demişler. Bir Kürdistan istiklal ve istihlas cemiyeti teşekkül etmiş, bütün reisler buna yemin ederek dahil olmuşlar. Size soruyorum. Böyle bir cemiyetten bahsedilince bu cemiyetin nerede olduğunu ve kimlerden müteşekkil bulunduğunu ve ne zaman kurulduğunu sormadın mı?. - Kendisine sordum yemin etmedikçe söylemem dedi. Fakat; muhterem zatlar vardır dedi. Seyyit Abdülkadir ve oğlu olduğunu duymuştum.
Sayfa 225 - Temel YayıneviKitabı okudu
Ayaklanmanın Lideri Şeyh Sait`in Mahkeme İfadesinde Cevapladığı Bir Bölüm
- Siz icmai ümmet ile intihap edilmiş bir reisicumhur, bir meclis-i mebusan ve bir de heyet-i vekile varken, bunlara dinde gördüğünüz kayıtsızlığı bildirmeden Müslümanları ne için kıt'ale sevkettiniz? - E . .. Kıt'ale ben sevketmek istemedim. Bu zevata da yazamadım, niyette kaldı, kader bırakmadı. Kavgaya düştük, iş elimize geçti, - Bu kıyamınızı vacip görüyorsunuz küffar İslam beldelerini çiğnerken cihat nedir? - O da cihattır. Farzdır evet.. Belli .. - Yunan bütün memleketimizi çiğnerken ne için bu topladığınız dört bin kişi ile Yunan üzerine yürümediniz? - O zaman yine giderdik, vaktimiz yoktu. O zaman biz çok perişandık. Vaktimiz olsaydı durmazdık .. Balkan muharebesinde müheyya olduk istemediler. Bu muharebede muhacir, fakir idik.
Sayfa 189 - Temel YayınlarıKitabı okudu
İstanbul'dan gelen bir haber, hilafetin lağvedildiğini ve son halife Abdülmecid'in palas panduras hudut dışına atıldığını bildiriyordu. Vahdeddin bu haberi alır almaz hâlâ gözlerimin önündedir, çocuk gibi sevindi. - Oh olsun budalaya... İşte gördü gününü! diye sevinçten kabına sığamıyor ve mütemadiyen söylenip duruyordu: - Ben zaten onun ne budala olduğunu bilmez miyim? Biraz aklı başında olsaydı, kupkuru bir hilafeti kabul eder miydi? - Saltanatsız hilafetin ne ehemmiyeti, ne kıymeti olabilir ki? Allah'ın sersemi bu kadarcık şeyi bile düşünemedi... Kuş beyinliliğini yine gösterdi... Buyursun, o da gelsin, menfa ne imiş görsün…
Sayfa 104 - Pelikan YayıneviKitabı okudu
Dâhiliye Nazırı Mehmed Ali Bey'le Seyhülislam Mustafa Sabri Efendi de teşrif buyurdular! Gümülcineli de paralari alinca teskilat yapmak üzere (!) Romanya' ya gitmis... Yeni gelenler, Vahdeddin'le baş başa vererek, uzun uzadıya müzakerelere giriştiler. Bunlar da Vahdeddin'i sizdiracaklarina kanaat getirmis olacaklar ki, bir türlü yakasını bırakmıyorlardı. Bir müddet sonra, Gümülcineli de geldi. Artık sacayağı tamamlanmıştı. Projeler, planlar, programlar, ortaya serilmiş, bir yandan Şark vilayetlerinde hazırlanan ayaklanmaların, bir taraftan Istanbul'da alınan tertibatın vereceği neticeler ballandıra ballandıra anlatılarak Vahdeddin tavlanip duruluyordu. Vahdeddin'in, mazileri kendisince de güzelce malûm olan bu mahlûkların bu palavralara nasıl inandığına hâla şaşarım.
Sayfa 103 - Pelikan YayıneviKitabı okudu
Reklam
Vahdettinin Tütüncübaşısı Şükrü Beyin, Monte Carlo’da Kumarhane Anısı.
Hele Monte Carlo pek hosuma gitti. Pek yakinda oldugundan, sık sık gidiyordum. Catra patra Fransica da becerdigimden, pek yabancılık da hissetmiyor, oyun masaları başında vakit geçiriyordum. Burası bir âlemdi. Bir lahzada zengin olup, zivanadan çıkanlar mı istersin, kaşla göz arasında sıfır tüketip iflas ederek baygınlıklar geçirenler mi... Hep burada... Yalnız bir gün keyfim kaçtı. Oyun seyrederken, birinin bir yığın para kazanışını görünce coşuverip: "Vay anasını... Amma da vurdu!." deyişimi duyan yanımdaki genç meğer Türkmüs, konustuk. Kim olduğumu sordu. Anlattım. Keşke anlatmaz olaydım. Vahdeddin' in adamı olduğumu anlayınca, birdenbire hali değişti dik dik yüzüme bakarak: - Babalık!.. Siz efendinizle kumarınızı çoktan oynadınız! Ağzınızın payını da aldınız! Daha ne arıyorsun burada... Gidip efendinle baş başa verip derdinize yansanıza... demez mi? Süt dökmüs kediye döndüm. Süklüm püklüm, çıktım, gittim. Bir daha da boş bulunup, buralarda Türkçe laf etmeye tövbe ettim. Neme gerek...
Sayfa 67 - Pelikan YayıneviKitabı okudu
Vahdettin’in İngilizlere Sığınmadan Önceki Gün Şükrü Bey ile Dialog
- Yarın sabah, şafak sökerken, saraydan çıkacağız. Bu gece, buradan bir yere ayrılma. Ailene bile veda etmeyeceksin. Yalnız şunu al, bir bahaneyle evine bırak. Eşyanı hazırla... - Hazır efendimiz... - Peki, haydi git. Dediklerimi unutma.. kimseye birşey söylemeyeceksin! - Başüstüne efendimiz... Yine boynumu büktüm. Başımı eğdim, çıktım. Saraydakilerin büyük bir kismi Milli kuvvetlere taraftardı. Bir kısmı da, ne olacağız? diye düşünmekten kime taraftar olacağını şaşırmıştı. Ancak, muhakkak ki, padişah ile akıbeti meçhul bir sergüzeşte atılmaya taraftar hemen hemen hiç kimse yoktu. Ne yalan söyleyeyim, ben bile, "Acaba ortadan kaybolsam... Bu seferden kendimi kurtarsam mı?" diye tereddüt içinde idim. Fakat kırk yıllık bir bağlılık beni yine sadakate sevk etti. Bir arabaya atladım. Besiktas'a, eve gittim. Padişahın verdiği yüz elli lirayı bıraktım, saraya döndüm.
Sayfa 36 - Pelikan YayıneviKitabı okudu
İngiliz Zırhlısında Tütüncübaşısı ile Geçen İlk Dialog’tan Bir Kesit
Kamarada, yanındaki çantalardan birinde üç bin altın lira vardı. Daha ilk gün onu göstermişti: - Vakıa emniyetteyiz amma, ne olur ne olmaz, sen ihtiyatli ve dikkatli bulun! dediği zaman, birdenbire boş bulunup, bir anda, on bir kişilik kafileye bu kadarak paranın kaç gün yeteceğini düşünmüş: — Hepsi bu kadar mi efendimiz? demiştim. Benim bu halim hosuna gitmis olacak ki, gülümsedi: - Merak etme Şükrü! dedi, yirmi bin İngiliz lirası da Londra Bankasında var. — Başka yok mu efendimiz? - Daha ne olsun canım? — Kalabalığız da efendimiz... - İdare ederiz... Allah kerim…
Sayfa 38 - Pelikan YayıneviKitabı okudu
Osmanlı Döneminde Yaşanan Stockholm Sendromu Durumu
Anadolulu kıta çavuşları olan Türk gençlerinden kurulmuştu. Mustafa Kemal'in bölüğünde alaydan yetişmiş Makedonya Türklerinden yaşlı bir yüzbaşı vardı. Uzun yıllar 5. Ordu mıntıkasında kaldığı halde Rumeli şivesini değiştirmemişti. Yüzbaşı, Anadolulu kıta çavuşlarına karşı şiddetli davranıyor, yeni erlere karşı ise lüzumundan fazla
Sayfa 126 - Cumhuriyet YayıneviKitabı okudu
Balkanlar’da Türklerin İskan Edilmesi 1326
Osmanlı Devleti sistemli bir iskân politikası izlemistir. Kırsal yörelerde yaşayan Hiristiyan halk Balkanlar' in iç bölgeleri ve dağlık kesimlerine hareket ettikçe onlardan boşalan yerlere Anadolu'dan Türkmenler getirilmiştir. Batı Anadolu' da yeni otlaklar aramak zorunda kalan göçebeler için de Balkanlar çekici bir yer olmuştur. Göçebeler Varna' dan Tuna' ya, Üsküp'ten Manastır’a uzanan Doğu Balkanlar'a yerleştiler. 1530'lu yıllarda Rumeli de 50.000 Yörük ailesi iskân edilmişti. Çelebi I. Mehmet ile II. Mehmet, Hıristiyan bölgelerinde daha güçlü bir yerleşik Müslüman taban oluşturabilmek icin Yörüklerin Rumeli'ye tehcir ve iskân edilmesi yönünde çalışmalar yapmışlardır. Bu bağlamda bazı topluluklar çiftçi olarak iskân edilmiş, bazıları da kamu hizmetini yerine getirmekle görevlendirilmiştir.
Sayfa 97 - Asi KitapKitabı okudu
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.