“Hakikat bize eşyanın doğasında olan şeyi yapmamızı buyurur. Çünkü her varlığın doğası ondaki suretinden başka bir şey değildir. Ama bu insanda irade yoktur anlamına gelmez. İnsanda irade vardır. Yalnız istediğimi yaparım, istediğimi yapmam demeyi irade sanırsan aldanırsın. Cahiller ve yarım akıllılar bunu böyle sanır. İrade demek eşyanın gerçek doğasını anlamak demektir. Ve irade demek, olabileceği olmayacak olandan ayırabilmek, buna göre davranmak demektir.”
Açıklaması gerekmişti:
"Bilgili, bilinçli olan, görülmeyeni görür, duyulmayanı duyar, bir yüreğe sığmayacak şeylerden haberi olmakla kalmaz, haberdar olduğu şeylerden dinleyicilerine ancak onların alabilecekleri, kavrayabilecekleri kadarını açar, geri kalanı kendine saklar.
Bildiği her şeyi insanlara açayım dese, hiç düşünmez öldürürler onu. Bu çelişki sizi şaşırtabilir, ancak şaşıracak bir şey yok burda: Her şeyin bir yeri, bir zamanı vardır..."
Elisayos'a göre, putperestlik bir yana bırakılacak olursa, bütün öbür dinler arasında hiçbir fark yoktu. Tören, ayin gibi şeylere ilişkin biçimsellikleri kaldırıp attığınızda, dinleri birbirinden ayıran ne kalırdı geriye? Tek Tanrı kavrayışında birbirini izleyen gelişmeler dünyaya ve evrene monist bir bakışa doğru gitmekteydi; bu monist bakışsa, doğal olarak, insan soyunun ve onun bağlı olduğu yasaların tekliği olgusunun kavranması sonucunu yaratacaktı. Putperestliğin zararı ise, tek bir bütün halindeki insan maneviyatını bölüp parçalamasında, insanlara soy, uyruk, halk ayrımı uygulamasındaydı. Elisayos'a göre, kişisel çıkar peşinde olmayan, aklı başında bütün ilahiyat alimlerine düşen görev, tektanrılı üç din arasındaki ayrılıkları gidermekti, yoksa bunların yandaşları arasındaki düşmanlıkları körüklemek değil.
Miskin Adem oğulları
Ekinlere benzer gider
Kimi biter kimi yiter
Yere tohum saçmış gibi
Şu dünyada bir nesneye
Yanar içim, göynür özüm
Yiğit iken ölenlere
Gök ekini biçmiş gibi.