Leydi bayanı rüyasında beni görmüş gibi arıyor sabah sabah. Leydi lütfen.. gidem de dönüş yapayım.. 🎃
Geceye çok sevdiğim bir masal bırakıyorum. Uyuyamayanlar için. İLİMSİZ ALİM Paha biçilmez fakirin gönül zenginliğine, haydi yelken açalım bir masalın enginliğine… Efendim, zamanın birinde, bir adamla karısı, büyük bir şehrin kenar bir mahallesinde yaşarlarmış… Adamın elinden bir iş gelmez, kadının sesine kuş gelmezmiş… Şükredermiş hallerine ama,
Reklam
İlhan İrem, magnafantagna’nın ölümü
...daha küçücük bir kız çocuğu iken beni rüyasında görmüş hansu irem. ingiltere’deki gibi, yola merdivenle inilen, iki katlı taş evlerin olduğu bir sokakta, kolum pelerinli bir kızın omzunda uzaklaşırken, dönüp arkaya ona bakmışım ve “ben seni bulamam, sen beni bul” demişim. yıllarla/yıllarca yüreğinde büyütmüş sevgisini. sonra yaşadıkları şehir olan ankara’da verdiğim bir konser, sarı saçları beline kadar uzanan dünyalar güzeli bir kız, çıkışta elime bir kitap tutuşturdu ve kalabalığın arasında yok oldu gitti, içinde ne isim, ne adres, sadece bir cümle yazılıydı: “sözcüklerin büyütülmesinin bazen sessizlik olduğunu ve neşenin büyütülmesinin bazen gözyaşları…” o kısacık sürede hissettiğim duygu, çevremdeki herkesten çok farklı göründüğü idi. yıldızlığı, popüler kültürü sorgulamaya başladığım seksenli yıllar. kaçmak istediğim sessizliğin çağrısı gibiydi. ankara konseri uzun bir turnenin ilk durağıydı. 40 gün sonra anadolu’dan istanbul’a dönüşte bir magazin gazetesine turneyi anlatan bir röportaj verdim. elimde de o kitap; “magnafantagna’nın ölümü”...
Ebu Hanîfe rüyasında bir domuzun bir ağacın gölgesine gelip gölgelediğini ancak ağacın bir dalının domuza vurup onu ağacın yanından kaçırttığını ve daha sonra domuzun başka bir surette tekrar geldiğini görmüş. Aklına rüyanın tevili takılmış. Hocası Hammad’a gitmiş. Hammad bin Ebi Süleyman da o an derin bir düşünceye dalmış. Ebu Hanîfe hocasına bu halin nedir diye sormuş. Hocası da Ateistlerden bir grubun bu diyara geldiğini sultanın da kendisini münazara için seçtiğini bu işin sonunun nereye varacağını düşündüğünü söylemiş. Ebu Hanîfe olanları duyunca hamdetmiş ve rüyamın tevilini buldum demiş. Hocası ne gördün diyince rüyasını anlatmış. Hocası tevilini nasıl buldun demiş. Ebu Hanîfe de ağaç sensin o zındıklar domuzlar başlarına vuran dal da benim demiş. Beni münazara için gönder eğer yenilirsem zaten küçük bir çocuğum kimse bana birşey demez. Ancak şayet galip gelirsem derler ki en küçük talebesi buysa Hammad kim bilir nasıldır.. Hocası izin vermiş ve göndermiş. Ebu Hanife’de münazarayı kazanmış ve zındıklar müslüman olmuşlar ve Hammad’ın meclisine katılmışlar. - Alıntı
Beni görmüş rüyasında rüyası batsın dünyasında.
ÜÇ HARF Ortaokuldayken Din Kültürü dersini çok severdim. Bununla birlikte şimdilerde daha fazla kanaat getiriyorum ki pek çok lise öğrencisinin dahi anlamakta güçlük çekeceği mevzular üzerine düşünüp yorumlar yapıyormuşuz o dönemlerde. Bir keresinde hocamız ateistlerden bahsederken nedense içimde sebebini bilmediğim bir gariplik hissetmiştim.
Reklam
Çok güzel anlatmış
ALINTI BÜTÜN ANNE BABALARIN VE EĞİTİMCİLERİN OKUMASI GEREKEN BİR YAZI ....( Alıntı) Yurtdışına Dil öğrenimi ve eğitim için çıkmıştım. Türkiye’de daha önce ciddi hiçbir iş deneyimim yoktu, rahat bir öğrencilik hayatım olmuştu.. Yaşam masraflarını karşılamak için bir Restaurant’ta çalışmaktaydım. Benimle birlikte 14-15 yaşlarında yerli bir Lise
TEPEDEKİ YILDIZ Akşam gökyüzünü kızıla boyayıp doğarken, küçük çocuk bahçelerindeki çiçeğin tomurcuklarını seyrediyordu. Dedesi masadan kahvesini alıp yudumladı, gözünün ucuyla da torununa şefkatle bakıverdi. Elinde bir kitap tutuyordu adam. Çocuk her seferinde o kitabı dedesine anlattırmayı çok seviyordu. Kitap gökyüzünden bahsediyordu. Çocuk
141 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.