Albayım, dünden bugüne pek vakit geçmedi. Lütfen aklına ben geleyim, beni unutma olur mu? Benim dayanacak gücüm kalmadı. Biliyorum hatırladın beni, keşke gözlerimdeki acıyı görseydin. Albayım tek isteğim sizinle konuşmak, beni başka anlayan kalmadı yıldızlar ve siz dışında. Gökteki ve omuzdaki yıldızlar dışında..
Süheyil Aydın
Ey beni mavi göğe esir eden özlemim,
Ey beni cehennemde yakan hasretim,
Ey beni bana mahkum eden hayatım,
Dar gelir üstüme boğulurum ben .
Ey insan bir hiçsin sen bu alemde,
Ey insan dur bir bak gönül hanene,
Ey insan sevgidir gerçek aile,
Unutma bu hayat ölümle yaşar.
Ey kendini bir şey sana ucube,
Ey manadan azad olan ucube,
Ey bu hayata bel bağlayan ucube,
Artık gözün açta bak şu dünyaya.
Ey ahvalini bilmezmisin kendinin,
Ey ah vah diyen nefis kendinin,
Ey şahını unutan bencil fendinin,
Yazmaya kalemin mürekkebi yok.
Ey benim biçare sefil dertlerim,
Ey benim ruhumdan kopan etlerim,
Ey benim aklımda susan sözlerim,
Yeter benden gidin araftayım ben.
Zira korkutmayı yahut acı vermeyi erkeklik sayan zebaniler , davet edilmedikleri bir anın kendi halinde sessizliğine saldırmaktan yıkıcı bir haz duyarlar .
Kim sırdaşlarını sever ki ? Sırrın emanetçisi gönülsüz bir hamal , kör bir kurşun gibi sokaklarda dolanırken , kim anlık bir patlamadan ya da zaruretten dolayı sırlarını verdiği birini sevmeye devam edebilir ? Sır verenlerin aklına şaşarım .
Her şey olup bittikten sonra , ne yapacağını bilememenin verdiği tedirginlikle halının üzerinde büzülüp , ölmek üzere olan minik bir böcek gibi ikiye katlanmaktan fazlasını beceremedim .
İnsan sadece dışarıdan gelecek tehlikelerden değil ; içeridekilerden , kendi gizli yaralarından da korkar . Hatta en çok onlardan ... Çürümüş bir vücutla çırılçıplak kalmaktan ya da itinayla saklanmış bir sırrın açığa çıkmasından , dile düşmesinden korkmak gibidir bu .
Bu hale düşmeyi kim ister ki ! Hele ben , ömrü boyunca , geçmek bilmeyen çocukluğu boyunca , en çok zavallı olmaktan , öyle görünmekten korkmuş olan ben ...