Ömer HAYYAM bir “Hezarfen”di. "Hezarfen" ne demektir? Farsçadaki "hazar" yani "bin" sözcüğü ile, Arapçadaki "fann" yani "beceri, hüner, teknik" ya da kısaca "fen" anlamındaki sözcüğün birleşiminden gelmektedir. Yani "bin fenli" demektir. Hezarfen birden fazla alanda uzmanlaşan kişilere verilen bir isimdir.
Hezarfen olarak tanımlayabileceğimiz Ömer HAYYAM şair, filozof, matematikçi ve astronomdu. İranlıydı. Yaşadığı dönemin özgürlük anlayışı, kendisine rahat söyleyebilme olanağını yaratmıştır. Dünyasına küsmüşlüğü, ermişliği, herkesten başka türlülüğüyle tanınmış ve masallaşmış bir bilgedir.
Rubailerinde; dünya, var oluş, Tanrı, devlet ve toplumsal örgütlenme biçimleri gibi yaşama ve insana ilişkin konularda özgürce ve sınır tanımaz bir şekilde akıl yürüttüğü görülmektedir. Akıl yürütürken ne içinde yaşadığı toplumun ne de daha öncesi zamanlarda yaşamış toplumların kabul ettiği hiçbir kurala bağlı kalmamış, kendinden önce yaşayanların insan aklına koymuş olduğu sınırları kabullenmemiş, bir anlamda dünyayı, insanı, var oluşu kendi aklıyla baştan tanımlamış; bu nedenle de çağını aşarak "evrenselliğe" ulaşmıştır. Rubaileri ile
Batıda bir devrimci ve Doğu’da da bir uyarıcı olarak benimsenmiştir. Ömer HAYYAM tarihteki ilk bilinen savaş karşıtı eylemcidir.
Cahit IRGAT sinema ve tiyatro sanatçılığının yanı sıra, şair olarak da Türk edebiyatına güzel örnekler vermiştir. Bu Şehrin Çocukları (1945), Rüzgârlarım Konuşuyor (1947), Ortalık (1952), Irgatın Türküsü (1969) ve Yaşadım isimli yapıtlarındaki şiirlerinin derlendiği Irgatın Türküsü isimli kitabındaki şiirleri ülkemizin 1940 ve 1950 yıllardaki sıkıntılı dönemini yansıtmaktadır.
Cahit IRGAT’ın şiirlerinde hüzün ve umutsuzluk yaşanmakla birlikte, zaman ve mekân da olduğu şiirlerine yansımıştır. Şiirleri toplumsal içerikli konularda olup saydam ve yalın bir dille yazılmıştır.
Şiirlerinin önemli bir kısmı; İkinci Dünya Savaşı’nın yaşama ve insanlara bakış açısını ortaya koyan hüzünlü, öfkeli, kötümser ve buna karşılık özgürlük ve barış özlemi ile doludur.
Cahit IRGAT savaşa karşı çıkmıştır. Şiirlerinde insanların gereksiz yere birbirlerini öldürmelerinin anlamsızlığını ve zavallılığını anlatmış, yoksulluğu, ezilmeyi, baskıyı, emeğin hor görülmesini ve açlığı anlatmıştır.
Barışı savunmuştur. Bu tutumu ve şiirlerindeki mesajları nedeniyle dönemin siyasî otoritesinin baskıları ile karşılaşmıştır. 1940’lı ve 1950’li yıllarda sakıncalı ve tehlikeli bulunan şiirleri, çocuksu, içten ve duyarlı barış mesajları olarak günümüze taşınmıştır.