Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Reklam
Ötekiler büyüyüp bütün oyunları terk ettiğinde bile o hala buluta bakan bir çocuktu. Bir annesi vardı, o da ölüp gidince, iyice sarpa sardı bulutlar. Her gün tepedeki kayalıklara tırmanır oldu. "Bulutlar bugün çok hızlı, bak­maktan başım döndü," derdi sorduğumuzda. Bazen de, "Bilmem bugün ne dertleri var," deyip hüzünlenirdi.
Dışarısı bir dünya curcuna. Ne acelesi varsa, açılmış kabak çiçeği gibi, soyunmuş dökünmüş pirüpak sabah.
Sayfa 21
Hepimiz payımıza düşen kısımda dolaşıyorduk şehrin. Bu alan, merkezini bir türlü kestiremediğimiz bir daireydi aslında. Herkes kendi dairesi içinde dönüp duruyordu. Şehri biliyor olmak, her taşını, sokağını, aklında tuttuğunu zannetmek yanılgıydı.
Sayfa 61
Son olarak ;
Bulanıktı gölün dibi. Uğultulu bir basınç oluştu kulaklarında. Dağın görüntülerini görebiliyordu hala. Biliyordu, oradaydı hepsi. Gök, dağ ve güneş. İki cılız ağaç, gölün kıyısında. Onlar orada güvenle durdukça içi rahatladı. Bıraktı kendini. Hiç devinmedi, çırpınmadı Peri. Küçük bir taş gibi kıpırtısız, gerilen lastiğin ona kattığı hızdan kurtulmuş, yavaşça dibe çöktü.
Sayfa 93 - Pdf
Reklam
Donup kalmış bir film karesi gibiydik. Ya da, objektife bakmadan verilen bir poz gibi. Suyun uğultusunu dinliyorduk, içimizdeki fısıltıları duymamak için. … Herkes kendi zehirli suyunda boğuluyordu.
Sayfa 69 - Pdf
Her an kalkıp gidecek gibiydi hep oturuşun. Bir türlü gidememenin sıkıntısı değil miydi yüzündeki? Anlattığın hikayeleri, hep bu yüzden yarım bırakmaz mıydın?
Sayfa 69 - Pdf
Sen buradayken, aramızda oturmuşken sessiz, gülerken, konuşurken, susup bakarken en çok, hangi kuşun kanadı çarptı yüzüne de oturup bir dolu kuş öyküsü anlattın?
Sayfa 69 - Pdf
Zamansızlıktan bir türlü gelişip serpilemediğinden, eciş bücüş bedenlerine sıkışıp kalmış insanlar, ne yapsalar farklı davranamıyorlardı. Her şey tepedeki saatin akrebiyle yelkovanın hareketi kadardı. Çocuklar sokaktan bir kez geçiyor, dönüp dolaşıp bir daha geçiyordu. Kahvenin asma dalları altındaki yazlık bölümü, kentin işsiz güçsüz erkekleriyle doluyor, boşalıyor, sonra tekrar doluyordu. Kadınlar sıraya dizdikleri işlerini bir tur dönüp ertesi gün yeniden başa dönüyorlardı. Hiç kimse saatin dairesinin dışına çıkamıyordu.
Sayfa 63 - Pdf
Reklam
düşüncemin bir yarısı benimse, öteki yarısı benim değildi. Ne zaman kayanın yanından geçsem benim olmayan öteki yarım sızlardı. Ne zaman buraları bırakıp aşağıya inmeyi istesem, benim olan yarım buna direnirdi. Ben bu iki yarımın toplamı olduğumu sanırdım ya, bir araya gelseler hep bir eksik kalırdı. Ya da bir fazla.
Sayfa 60 - Pdf
Sokulup durduğum acılı yanıma bir bakış borcum vardı, başka bir şey değil. Olup olan ve de olacak olan bu kadardı ya, o bakışın sivri yanı en başta benim içime battığından, dikili bir kayanın dibine fırlatıvermiştim onu. Otuz yıl kadar oluyor.
Sayfa 59 - Pdf
"Bu kalp işe yaramıyor, paramı geri ver." "Neden?" diye sordu adam, "Sağlıklı biriydi, kalbi de öyle." "Bilmem," dedi adam, "kalbin içinde ölü bir kuş bulmuşlar."
Sayfa 57 - Pdf
"Göz değdiği yeri yakar," demişti ninem. "Tatlı söz yaranın merhemidir," de demişti. En çok hangisineydi meylim? Durmuş, soğuk su gibi bekliyorlardı. Yüreğimi dağlayanı mı, beni sözüyle sağaltanı mı seçecektim?
Sayfa 52 - Pdf
Ben kuyunun başındaydım. Bir tas su için. Çocukluğum tuttu, var gücümle bağırdım ağzından içeri. Sesim geri gelmedi. Hepten düştü dibine.
Sayfa 51 - Pdf
283 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.