Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

BERNA

BERNA
@berna2121
Çalışmıyor
lisans (SİNEMA VE TELEVİZYON)
Diyarbakır
182 okur puanı
Mart 2021 tarihinde katıldı
Hâlâ Koynumda Resmin
Sımsıcak konuşurdun konuşunca ırmak gibi, rüzgar gibi konuşurdun yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki çiğdemler güller mor menevşeler açardı Sımsıcak konuşurdun konuşunca Hala koynumda resmin Dağları anlatırdın ve dostluğu bir ceylan gibi sekerdi kelimeler Sesini duymasam çölleşirdi dünya dağlar yarılır ırmaklar kururdu bulutlar çökerdi
Reklam
Seni Beklemek
Seni bekliyorum. Sabırla, inançla. En karanlık anda bile aydınlanıyor dünyam bir gün gelecek olmanla. Bunca meşgalenin arasında aklımın bir köşesindesin hep. Gün batımının kızıllığında yudum yudum içiyorum sana özlemimi. En güzeli bu belki de. Seni özlemek. O buruk ama bir o kadar haz dolu içkinin tadına varmak yani. Seni bekliyorum. Sana yakışan
Sevmek öyle cümlelerde, filmlerde gördüğünüz gibi bir şey değil. Yani öyle birkaç sevgi mesajı, birkaç gece, birkaç sahiplik fotoğrafları falan degil. Daha farklı. Mesela onu görünce hızlanan kalbiniz değil. Her adımda ona yaklaşma, onu göme hissidir sevmek. O adımları onun için atmaktır. Bir sokak arasında elini tutmak, elini tutmak değildir sadece. Benimsin diyebilmenin dışa vurulmuş halidir sevmek. Birlikte fotoğrafı olmadığı halde "olsun, ben onu hayal ediyorum... varmış gibi davranıyorum" demektir, sevmek. Üstünden günler, aylar, yıllar geçmesine rağmen, nefretle değil, hala, her şey rağmen ilk gün ki gibi bakabilmektir. Kokusunu kilometrelerce öteden alabilmektir. Öyle çevresindeki üç, beş insandan kıskanmak değil demek istediğim. Esip tenine vuran rüzgardan kıskanmaktır, sevmek. Keşkelerde değil iyi ki'lerde saklayabilmektir. İhtişamlı sevmeleri geçelim. Sevildiği için kendiyle onur duymaktır, sevmek. Sevinçlerine, kötüsüyle iyisiyle her an yanında olmak, olmasanda yanındaymış gibi hissettirmektir, sevmek. Dinlediği müziğin sözlerinde anlam aramak değil, o müziği onunla yaşamaktır. Onu hep yanında istemek değil, kötü anında bile bir adım uzağında olmaktır, sevmek. Sevgi gözle değil yürekle oluyor.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Ona çok benzeyen birini bulursun. Ve bu, zafere en çok benzeyen yenilgindir.”
Nasıl bu hale geldik biliyor musunuz..? Çünkü unuttuk güzel olan bizi insan yapan değerleri… Hayatı güzelleştiren şeyleri… Mesela bir hata olduğunda Hatayı yapan özür dilemeyi Karşındakinin özrü kabul edip Olur böyle şeyler insansın insanız demeyi unuttuk… En ufak hatada insan silmeyi marifet Özür dilemeyi ayıp sandık… Açık kapatmaktan kaçtık Açık
Reklam
Terapi
Niçin kucaklaşma böylesine inanılmaz etkili bir terapi aracıdır? Eskiden zihin açıklığının, zekânın ve analizin doğru yol olduğunu düşünürdüm fakat onların hepsi kucaklaşma ile kıyaslandığında çöplüktür. İnsan ihtiyaç duyulmaya ihtiyaç duyar. Bu insanoğlunun en temel ihtiyaçlarından birisidir. Kişi özen gösterilmezse ölmeye başlar. Kişi birisi, en azından birisi için önemli olduğunu hissetmezse onun tüm yaşamı önemsiz hale gelir. Bu nedenle sevgi var olan en büyük terapidir. Dünyanın terapiye ihtiyacı vardır çünkü dünya sevgiyi özlüyor. Gerçekten sevgi dolu bir dünyada hiç terapiye ihtiyaç olmayacaktır. Sevgi yeterli olacaktır, fazlasıyla yeterli olur. Kucaklamak sadece bir sevgi, sıcaklık, özen gösterme ifadesidir. Bir kişiden akmakta olan sıcaklık hissinin ta kendisi sendeki pek çok hastalığı eritir, buz gibi soğuk egoyu eritir. O seni yeniden bir çocuk yapar.
Ego
Ego
Cambazın biri, eşeği yularından çekip gelmiş pazara. Bir başka cambaz yanaşmış: - Kaça bu eşek? - Bin lira! - Aldım gitti, ver elini helalleşelim! Birkaç kişi alıcının kulağına fısıldamış: - Yahu görmüyor musun, bu eşek topal. Onun için ucuza verdi! Adam, gülmüş: - O eşek topal değil, tırnağının arasına taş kaçmış. Bu nedenle topal sanıp ucuza elden çıkarmaya bakıyor! Eşeği satana koşmuşlar hemen: - Yahu bu eşek topal değilmiş, tırnağına taş kaçmış! Satıcı gülmüş: - Eşek topal olmasına topal da, öyle sansınlar diye taşı tırnağına ben koydum! Bu sefer alıcıya koşmuşlar: - Yahu bu eşek gerçekten topalmış, taşı satıcı koymuş. Seni de kandırdı, parayı da aldı! Alıcı adam dövünmeye başlamış: - Vay namussuz vay! Eğer verdiğim para sahte olmasaydı, beni kazıklayacaktı! Çağımız insanının ahlak yapısının özetidir. Yalan söylediklerini biliyoruz, Yalan söylediklerini biliyorlar, Yalan söylediklerini bildiğimizi biliyorlar, Yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini biliyoruz.. Ama hâlâ yalan söylüyorlar !!! Duymuşsunuzdur;
Zengin bir adam Miami ' de bara girdi. İçeri girer girmez Afrikalı (siyahi) bir kadının köşede oturduğunu fark etti. Tezgaha gitti, cüzdanını aldı ve bağırdı: ′′ Barmen Bu bardaki herkese içki alıyorum, şuradaki siyahi kadın hariç!" Barmen parayı topladı ve Afrikalı kadın hariç herkese bedava içki vermeye başladı. Kızmak yerine siyahi kadın adama bakıp ′′ Teşekkürler ′′ diye bağırdı. Bu zengin adamı kızdırdı Sonra bir kez daha cüzdanını çıkardı ve bağırdı: ′′ Garson Bu sefer köşede oturan Afrikalı kadın hariç herkes için şarap ve ekstra yemek alıyorum!" Garson adamın parasını topladı ve Afrikalı hariç bardaki herkese bedava yemek ve şarap ikram etmeye başladı . Garson yemek ve içecek servisi bitirdiğinde Afrikalı kadın adama gülümsedi ve ′′ Teşekkürler ′′ dedi. Bu da onu kızdırdı. Tezgahın üzerine eğilip barmene sordu: ′′ Bu siyahi kadının nesi var Bu bardaki herkese yiyecek ve içecek aldım, kızmak yerine orada oturdu ve bana gülümsedi ve bağırdı: ′′ Teşekkürler!" ′′ O deli mi?" Barmen zengin adama gülümsedi ve ′′ Hayır deli değil ′′ dedi. Bu yerin sahibi o...
Seninle ben Bir kumaşın iki ters yüzüyüz Bir yüz sert kuşanması dert Bir yüzü hassas kullanılamaz Bir ters bir düz Kah bükümsüzüz kah pürüzsüz Üstelik biraz dökük Bir tarafımız hepten sökük Dikiş tutturmak gerek Oda mümkün elbet Ne hikmetse seninle ben İki ayrı yüzüyüz
Kaç sözümü yuttum bilemezsin, Boğazımda kılçıklı kelimelerin sancısı, Bin söz biriktirdim de Bir söz söyleyemedim.
Reklam
Şaman sözü; Sevdiklerine bağlı ol, ama bağımlı olma. Fedakar ol, ama kendini feda etme. Dünü unutma, saplanıp kalma da. Sabret ama katlanma. Eleştir ama suçlama. İste ama ısrar etme. Ve en önemlisi hiçkimseye biat etme. Bir gün hepimizin öleceğini de asla unutma
MERHABA SEVGİLİM
Merhaba sevgilim! Halini sormak değil niyetim, Hayalinden bilirim. Hala eskisi gibi güzelsin. Başka baharlar daha mı yaramış ne? Saçların hala çok siyah. Bir benim saçlarıma mı kar yağdı? Sitemkarlığım tuttu gene.
Padişahın biri veziriyle birlikte gezintiye çıkmış. Gezi sırasında bir köye gelmişler. Küçük, şirin bir evin önünde oturmuş, örgü ören bir genç kız görmüşler. Padişah kızın yanına yaklaşıp sormuş: – Merhaba kızım. Baban evde mi? Kız: – Babam evde yok! Azı çok etmeye gitti. Padişah: – Annen evde mi? Kız: – Annem de evde yok! O da biri iki etmeye
Yalan Değilse…
Padişah bir gün, “Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim!” demiş. Yalancılar hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana: “Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü”. “Bunun neresi yalan? Kuş kartaldır, aslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı götürür tabii!” “Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!” Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa, kral odur tabii!” “Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü! Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir. Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş. Ama bir gün bir adam gelmiş: Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın. Şimdi geri almaya geldim. “Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen borcunu öde!”
127 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.