Kişi tanrıyı sevdiğini söyler ama sevdiğini söylediği tanrı hakkında hiçbir şey bilmez. Çünkü bu sevgide korku vardır, güven ihtiyacı vardır, kişiyi tanımadığı bir şeyi sevmeye zorlayan kutsal kitaplar ve ağır geleneksel baskılar vardır. Bu yüzden kişi tanrıya inanıyorum der. Kişi gerçek güvenin zekada olduğunu keşfettiğinde, sevginin tüm nedenlerin ötesinde olduğunu keşfettiğinde düzenin tüm nedenlerin ötesinde olduğunu görür ve evren kendisine açılır. Çünkü evren düzendir.
Binlerce yıldır çelişkilerle, itaatle, sürü bilinciyle, taklit ederek, tekrar ederek yaşadık. Zihinlerimiz olağanüstü bir biçimde köreldi. Başkalarının söylediklerini tekrarlayan, ne söyleyip söylemediklerini tartışan ikinci el insanlar haline geldik. Kendi davranışlarımızdan öğrenme kapasitemizi ve enerjimizi yitirdik.Kendi davranışlarımızdan, toplum, politikacılar, çevre değil, biz sorumluyuz. Davranışlarımızdan ve öğrendiklerimizden tümüyle biz sorumluyuz. Bu tür öğrenmeden çok şey keşfederiz.
Ben bilmek istiyorum; gerçekten de yaşamak dediğimiz şey şu bir avuç yerde yaşlanıncaya kadar dolaşıp durmaktan mı ibaret; yoksa dünyada başka şekilde yaşamak da mümkün mü?
Toplum yalanlara göre yaşar, öyle çok yalan vardır ki doğruluğun peşindeki insan bunları açığa çıkaracağı için tehlikelidir. Bir sevgi insanı kabul göremez çünkü toplum nefretle yürür: bir millet diğerinden, bir din bir başkasından, bir ırk öbüründen nefret eder.