"Annem babamı asla affetmezdi Nine," dedi Peri, "Ondan nefret ediyor."
"Aslında bakarsan, nefret bile bir sevme şeklidir, Peri. Sadece yaralanmış bir sevgidir, o kadar."
Ben toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: Gerçek sevgiyi! Bir kadın. Birbirimize yeteceğimiz, benimle birlik düşünen, duyan, seven bir kadın!
- Ya sen? diye sordu. Görmeyeli neler yapıyorsun?
Artık utanmıyordu. Söyleyebilirdi.
- Ben çoğu geceler içiyorum, dedi. Şakağımdaki ağrıyı duymamak için, iştah açmak için falan diyorum ama değil, biliyorum. Bir çeşit umutsuzluktan kurtulmak için içiyorum. Belki kendi kendimden. İki çeşit içen vardır. Biri, benim gibi, kurtuluşu içkiden beklemenin utancıyla içer. Bir de şu çevrendekilere bak. Bunlar neden içiyor? Toplum içinde yaşamanın baskısını, yükünü hafifletmek için. Çekinmeden bağırmak, yüksek sesle gülmek için. Dışarda bağırmak, kahkaha atmak yasaktır. Sokakta hiç gülmemek için burda gülerler. Böylesi az içer. Ya ben? İçiyorum da kurtulabiliyor muyum? Belki yalnız baş ağrısından...
Plajda uzanmış konuşuyorduk. Ona en sevdiği ressamı sordum.
- Van Gogh, dedi.
- Neden?
- Kulağını kesebilmiş; sol kulağını. Bunu yapan ilk adam o. Sustu. Az sonra değişik bir sesle,
- Ama o bile eksik adamdı. Tımarhanedeyken yaptığı kendi portresinde insanlara yüzünün kulaksız yönünü gösteremedi. Tam adam yok!
Bu iki adam dünyada hoşgörü diye bir şey olmadığını bilmiyorlar. İnsan kendininkine uygun olmayanı bağışlamaz. Biz hoşgörüsü olmadığını bile bile, başkalarında kendininkinden ayrıyı bağışlamaya çalışana hoşgörülü diyoruz.
... elin güzelliği, masanın altında onunkine değen bacak, ona baktıkça gözlerinde gördüğü sevinç ışıması, sevilenin yanında duyulan iç rahatlığından bir saat bile ayrılmama isteği de onu günde iki kere bu masanın önünde tutmaya yeterdi...
Hepimiz korkağız. Korktuğumuz için severiz; korktuğumuz için yaşarız; korku yüzünden öldürürüz. En kötüsü kısa sıkıntılardan korkarız. Ama yalnız bu mu?
... Ama düşününce anladın. Bunu anlayamayacak insan değildin sen. Gene de gelmedin. Çünkü korktun. O gün bana öyle sapsarı baktıktan sonra karşıma çıkmanın kısacık sıkıntısından korktun. Oysa ben nasıl beklemiştim seni! Atölyede, sinema kapılarında...