Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Beyza

Haritasız ve dümensiz kalmış, gideceği limanı olmayan bir gemiydi. Kendini akıntıya bırakıp sürüklenmek, en azından hareket etmek, hayatta kalmak demekti ki içini acıtan şey de zaten buydu; yaşamak.
Sayfa 408Kitabı okudu
Reklam
Carnegie'nin şöyle bir düsturu vardı: "Ömrümün ilk üçte birlik kısmını mümkün olan en iyi eğitimi almakla, ikinci üçte birlik kısmını mümkün olan en çok parayı kazanmakla, üçüncü üçte birlik kısmını da mümkün olan en hayırlı işlere bu parayı harcamakla geçir."
Sayfa 495Kitabı okudu
Yanındayken onu seviyordu; aslında bakılırsa kimi zaman sıkıntı ve endişe kaynağı bir aşktı bu, ama aşktı işte, kendisinden daha güçlü bir aşk.
Sayfa 261Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ama dinlenmek değildi yaptığı, süper makinelere benzemeye çalışmaktı. Önceki hayatından geriye kalan ruhunun son titrek ışıltısının da sönmesini sağladı.
Sayfa 179Kitabı okudu
Birden ayağa kalkıp lavabonun üzerindeki pis aynada kendini görmeye çalıştı. Havluyla aynayı silip uzun uzun ve dikkatle tekrar baktı. Kendini ilk kez gerçekten görüyordu. Gözleri görmek için yaratılmıştı, ama o ana dek dünyanın sürekli değişen görüntüleriyle dolu ve kendine bakmak yerine dünyaya bakmakla meşguldüler.
Reklam
İnsan denilen yaratığın zihninde yer etmiş olan; kendi renginin, inancının ve siyasetinin en doğrusu, en iyisi olduğuna ce dünyanın dört bir yanına dağılmış diğer tüm insanların kendisinden daha talihsiz konumlara sahip olduğuna inanmasını sağlayan o yaygın dar görüşlülük, Ruth'da da vardı. Eski çağlarda kadın olarak yaratılmadıkları için Yahudilerin Tanrı'larına şükretmesini sağlayan, modern dönemdeyse başka tanrıların yerine yeni bir tanrı koymak için misyonerleri dünyanın n ücra köşelerine gönderen şey, işte bu dar görüşlülüktü. Ruth'un hayatın farklı bir köşesinden gelmiş bu adama biçim verip, kendi köşesinde yaşayan adamlara benzetme arzusu da yine aynı dar görüşlülükten kaynaklanıyordu.
"En hızlı giden, yalnız gidendir."
Sayfa 103Kitabı okudu
"Büyük bir hayal kırıklığı yaşadığımızda hikayenin sonuna gelip gelmediğimizi bilmiyoruz. Oysa bu elbette büyük bir maceranın da başlangıcı olabilir." -Pema Chödrön
Sayfa 260Kitabı okudu
"Bak mutsuz olduğum günler yapayalnız yürüyordum Ben senin yokluğunda ağlarken neredeydin Tanrım?" Ses şöyle cevap verdi: "Gördüğün o tek ayak izi bana ait. Kör ve terk edilmiş bir şekilde yürüdüğünü zannettiğin o günlerde ben hep senin yolunun üstündeyim. Sen benim yokluğuma ağlarken ben seni sırtımda taşıyordum."
Sayfa 260Kitabı okudu
"Bu dünyada sana asla terk etmeyecek biri olduğunu biliyor musun? Daima senin yanında olacak tek kişi sensin! Kendine özen göster, şefkatle bak, yargılamadan gücünün ve zayıflıklarının farkında ol. Önce kendini bütün varlığınla seversen bir başkasını da korkmadan sevebilirsin. Yalnız hissediyorsun çünkü kendinle ilgilenemiyorsun. Hayata güven. İsteklerini bir kere dile getirdikten sonra evrensel matrisin bunları gerçekleştirmen için çalıştığından emin ol. Yaşaman gereken neyse onu yaşıyorsun, amaçlarına ulaşmak için doğru zamanda doğru insanlarla karşılaşıyorsun. Hayal bile edemeyeceğin kadar seviliyorsun. Kendi yolunun üzerindesin."
Sayfa 258Kitabı okudu
Reklam
"Ergenliğimizi, gençliğimizi ve nihayet yetişkinliğimizi, kişiliğimizin karanlık yönlerini bastırarak ideal bir imaj oluşturmaya adadık. Hoşumuza gitmeyen bir özelliğimizi gördüğümüzde onu gizliyoruz. Ancak mükemmel bir şekilde davranırsak sevileceğimize dair olan derin inancımız, bizi bazı yönlerimizi reddetmeye yöneltiyor. Biri, bir kusurumuzu ortaya çıkardığında maskemizin düşmesine engel olmak için onu suçlamayı tercih ediyoruz. Karşımızdakinden de aynı şeyi bekliyoruz: kusursuz davranmasını. Karşımızdaki kişi istediğimiz gibi davranmadığında bunu ona kendisini yargılayarak, eleştirerek veya dışlayarak belli ediyoruz. Enerjimizin büyük bir bölümünü zayıflıklarımızı saklamak için harcıyoruz. Hakkımızda iyi bir imaj vermek amacıyla kendimize uyguladığımız baskı mutlu olmamıza engel oluyor. Sürekli olarak takdir görmek istiyoruz çünkü bulduğumuz tek oksijen kaynağı bu. Böylece tahammülsüzlük, eleştiri ve farklı olma ihtiyacı geliştiriyoruz. Alınganlığımızı iyice bileyip eleştiri aldığımızda veya minnet görmediğimizde hakarete uğramış hissediyoruz. Karşımızdaki kişi, bastırmaya çalıştığımız şeye yankı yapacak şekilde davrandığında bundan rahatsız oluyor ve çözümlememiş olduğumuz şeyle bir benzerlik aramak yerine, onu bir düşman olarak görmeyi tercih ediyoruz."
Sayfa 244Kitabı okudu
Varsayımda bulunmaktan vazgeç! Başkalarının yaptıkları veya düşündükleri her şeyi yorumladığımın bilincine vardığımda, enerjimin büyük bir kısmını boşa harcadığı anladım. Varsayımlarımın gerçek olduğuna inandığım için sürekli gerçekte olmayan sorunlar yaratıyordum. Durumu açıklığa kavuşturmak yerine, arkalarından konuşarak kendi yazdığım senaryoların kahramanlarına öfke duyuyordum
Sayfa 221Kitabı okudu
Mutluluk bir tutumdur, daha sonra olacaklara veya herhangi bir dış etkene bağlı değildir. Mutluluk şimdi ve buradadır.
Sayfa 197Kitabı okudu
Geçmiş geride kalmıştır, artık yapabileceğimiz bir şey yoktur. Ancak şimdiki zamanı anında değiştirmek mümkündür. Bunun için titreşimimizin seviyesinin ve yaydığımız dalgaların bilincinde olmamız yeterlidir.
Sayfa 152Kitabı okudu
Biz ne isek kendimize de onu çekeriz. Daha yüksek bir titreşim alanına erişmek istiyorsak inançlarımızı yükseltmemiz gerekir ki bu da değişim sürecinin ikinci ön aşamasıdır.
Sayfa 148Kitabı okudu
114 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.