Kuvay-ı Milliyeciler’in zaferi, çekilen acının psikolojik boyutlarını hafifletti. Belediye Mustafa Kemal’e onursal hemşehrilik payesi verdi ve onun Şişli’de yaşadığı evin üzerinde bulunduğu caddeye Halaskâr Gazi Caddesi adını koydu; böylece ona olan şükranını ifade etmiş oldu.
Bu arada İstanbul’da, Uluslararası Hukuk Profesörü ve Hukuk Fakültesi Dekanı Ahmet Selâhattin Bey himaye ve mandaya karşı tam bağımsızlık fikrini savunuyordu.Bir makalesinde şöyle yazmıştı:
"Bağımsızlık bir bütündür. Böyleyse vardır, aksi halde yoktur. Bağımsız olmayan bir devletin kimliği yoktur. Türkiye’nin, toprağının ve nüfusunun beşte birini veya altıda birini kaybettiği bir dönemde, Türk Ulusu, geriye kalan ülkeyi yönetmeye gücünün yetmeyeceğini her halde ilân edemez. Bugün bir Türk Ulusu ve ulusçuluğu vardır ve bu ulus kendi siyasi kimliğini koruyacaktır... Dünya ulusları topluluğu arasında Türkiye, boyun eğmeyi değil sadece işbirliğini kabul edebilir
1920’de İngilizler, Hindistan Halifelik Delegasyonu’nun getirdiği paranın, Kuvay-ı Milliyeciler’e Kızılay Derneği aracılığıyla aktarıldığından şüphelenmişti.
Savaş sırasında kadınlar yüksek öğrenime kabul ediliyorlardı; ancak kız öğrenciler, erkeklerden ayrı ders görüyorlardı. Mart 1919’da Damat Ferit Paşa Kabinesi’nde çeşitli din adamları bulunmaktaydı. Bu kişiler Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi’nin başı çekmesiyle, İstanbul Üniversitesi’ne karşı olumsuz bir propaganda kampanyası başlattılar. Gerekçeleri, kız ve erkek öğrencilerin aynı yapı içinde öğretim görüyor olmalarıydı. Oysa kızlar ve erkekler ayrı ayrı ders görmekteydiler; erkeklerin dersleri sabahları oluyordu, kızlarınki ise öğleden sonra. Bu kadarı bile muhafazakârlar için çok fazlaydı.
Yüzyılın başında, daha sonra büyük çoğunluğu İTP üyesi olacak olan Genç Türkler, 1876’da kurulan Meşrutiyet’e dönülmesi için eylemlere başladılar. Kafalardaki en önemli soru "bu devlet nasıl kurtarılırdı?
Fransızlar ve İtalyanlar, kendi otoritelerine açıkça meydan okunacağını sezdiklerinde olay çıkmasını başarıyla önledikleri halde, İngilizler kendi otoritelerini daha katı bir şekilde dayatıyorlardı.