Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kimse kendine kötülük yapmaz
"Kimse kendine kötülük yapmaz, öyleyse bütün kötülükler istenmeden yapılır. Çünkü, kötü insan kendine kötülük yapabilir: Kötünün kötü olduğunu bilseydi bunu yapmayacaktı. Öyleyse, kötü yalnızca, bir yanlış olduğu için kötüdür; eğer yanlış ortadan kaldırılırsa, o zorunlu olarak-iyi kılınabilir. "
Sayfa 104 - @sayistanbulKitabı okudu
Bir insana ne olduğunu gösterebileceğimize dair makul bir kesinlik vardır, ancak yapması gerekeni ona kendi elimizle veremeyiz. İnsan bir şeyin nasıl yapılacağını önceden bilseydi, hayatın hiçbir zorluğu olmazdı. Hayat bir sanattır ve her köşede olması gereken düz bir demir veya hazır bir ürün değildir... Hayatı hiç kimse sizin için veya sizin yerinize yaşayamaz. Hayatınız, yaşamaya çalıştığınız şeydir. Eğer size bir şey yaşatmaya çalışırsam bu benim hayatım olur, sizin değil. Bireysel yolunuzda ilerlemek isterseniz bu yol asla reçete edilmeyen, önceden bilmediğiniz ve bir ayağınızı diğerinin önüne koyduğunuzda kendiliğinden ortaya çıkan yoldur. Her zaman yapılması gereken bir sonraki şeyi yaparsanız bilinçdışınız işaret ettiği yolda en güvenli ve en emin adımlarla yürürsünüz.
Sayfa 146Kitabı okudu
Reklam
Çok gezen mi çok okuyan mı bilir?
Osman Sungur Yeken'in dilinden; Aslında Allah ayetinde bize bu sorunun cevabını çok net bir şekilde vermiş. Eğer çok gezen çok daha bilseydi Allah ilk ayetinde 'gez' derdi değil mi? Ama öyle demiyor 'oku' diyor. Ama baktığımızda hepimiz bir yolcuyuz zaten geziyoruz,hepimizin bir serüveni var. Ama herkes yolcu olmasına rağmen herkes bilmiyor . Peki kim biliyor tabi ki de okuyan biliyor. Peki okumak nedir, ilk ayetin geldiği zamana bakarsak peygamber efendimiz okuma bilmiyordu. Eee Allah onun okuma bilmediğini biliyor muydu evet biliyor ama yine de 'oku' diyor değil mi, aslında burada başka bir okumadan bahsediyor. Belki okuma biliyorum diyenlerin dahi okuyamayacağı şeyleri peygamber efendimiz (s.a.v.) okuyabiliyor çünkü. Onun gözleri en iyi okuyan gözlerden bile daha iyi okuyordu,onun kulakları en iyi okuyan kulaklardan bile daha iyi okuyordu. Halla halla kulak mı? evet okumayı bilen biri gözüylede okur,kulağıylada okur, kalbiylede okur. Velhasıl okuyan daha iyi bilir 📖🌼🌺 🌼 Tartışmaya son vermek istedim...🌼
“Eğer sadaka veren sadakasının fakirden önce Allah'a ulaştığını bilseydi, verenin aldığı tat alanınkinden daha büyük olurdu.”
İbni Kayyim El Cevziyye
İbni Kayyim El Cevziyye
Eğer sadaka veren sadakasının fakirden önce Allah'a ulaştığını bilseydi, verenin aldığı tat alanınkinden daha büyük olurdu. İBN KAYYIM EL-CEVZİYYE
Utanmazdı bence üzerdi yine
Eğer bu adam ne kadar acı çektiğimi bilseydi, tam huzura kavuştuğum bir sırada böyle anlamsız huy­suzluklarla beni üzmeye utanırdı.
Reklam
SAİD NURSİ CEHENNEME ATILMAYA HAZIR!
"Rabbim, beni nimet cennetinin vârislerinden kıl!" Hz. İbrahim (a.s.) (Şuara, 26/85) "...bütün kanaat ve kuvvetimle ehl-i imana bir hizmet-i imaniye yapmak için, değil yalnız dünya hayatımı ve fânî makâmatımı, belki -Lüzum olsa ahiret hayatımı ve herkesin aradığı uhrevî bâkî mertebelerini fedâ etmeği; hatta cehennemden bazı biçâre
Sayfa 530Kitabı okudu
BİLSEYDİ EĞER
Bir şiir bir geceye değer, Bir şiir bir uykuya değer, Bir şiir bir uyanmaya değer, Bir şiir bir sigaraya değer,
İki denizi birbirine kavuşmamak üzere salıveren, ay ile güneşi nurlandıran, Haceriesved ile Hacerimuallak'ın kadrini yükselten Allah'a yemin ederim ki, eğer insan oğlu akıl etseydı, içki meclislerinde bulunmazdı, yaptıklarını düşünseydi, kanlı yaşlar dökerdi. Eğer azabı hatıra getirseydi, elden gideni telafiye çalışır işin nereye varacağını bilseydi, kötü amellerini islah ederdi. Şaşarım o insana ki, altın yığmak için cehennemi göze alır ve hısım akraba için mal biriktirir. Yine pek gariptir ki ihtiyarlık gelip çattığı, bir ayağın çukura girmek üzere olduğu halde sen hâlâ tuttuğun yoldan dönmüyor, kusurlarını ıslaha çalışmıyorsun.
Sayfa 301 - Milli Eğitim Yayınları 1952 BaskısıKitabı okudu
Kazanmak için naptığınızı bilmediğiniz oyunda kasten yenilmek bayağı zordu
Işıktını karşılık vermedi. Ona kalırsa bu ancak oyunun doğasındaki bir kusura işaret ediyor olabilirdi: kuralları ne kadar az bilirseniz o kadar başarılı oluyordunuz. Fakat diğerlerine söylerse bunu nasıl karşılayacaklarından emin değildi. Diğer üçü bu oyuna çok düşkündü ve her hafta oynuyorlardı. Onca boş vakitlerinde yapabilecekleri öyle az şey vardı ki. Işıktını her oyuna çağrılmasının temel sebebinin, eninde sonunda onu yeneceklerini kanıtlamak olduğunu tahmin ediyordu. Eğer kuralları bilseydi, artık davet etmeyi kessinler diye kasten kaybetmeyi deneyebilirdi. Öte yandan sürekli kazanmasının diğerlerinin canını sıkması hoşuna gidiyordu. Her ne kadar bunu asla belli etmeseler ve kibarlıklarını hiç bozmasalar da... Zaten bu koşullar altında istese de oyunu kaybedebileceğine şüpheliydi. Kazanmak için ne yaptığınızı bilmediğiniz bir oyunda kasten yenilmek bayağı zordu.
Reklam
Eğer erkekler bir gözyaşıyla nelere sahip olunabileceğini bilseydi , daha çok sevilirlerdi ve bizler de daha az maliyetli olurduk .
Sayfa 129Kitabı okudu
Keşke insanlar bunun her gün nasıl hissettirdiğini bilseydi. Neden her günün tadını çıkarmayı biten bir yaşam öğretiyor? Neden elimizde dünyadaki tüm zaman varken hayallerimizi yaşamak için zamanımızın bitmesini bekliyoruz? Neden en sevdiğimiz insanı onları son kez görecekmişiz gibi bakmıyoruz? Eğer bunu yapsaydık hayat daha canlı olurdu. O zaman hayat gerçekten ve bütünüyle yaşanmış olurdu.
Sayfa 149 - Yabancı YayınlarıKitabı okudu
8/10 puan verdi
Şairin yalın bir dil kullanarak görece kısa şiirler yazmış olması okuru yormuyor. Lavinia şiiri birçok okurun kült sayabileceği şiirlerden biri gerçekten. Kelime oyunları ve yer yer kapalı anlatımıyla Lavinia tadında yazılmış şiirlerle birlikte(Cağaloğlu Yokuşu, Önce, İzm Üstüne, Şimdinin, Bilseydi Eğer, Bir Kadın Gördüm...) şairin fikir adamı edasıyla yazmış olduğu beyit, dörtlük ve sözleri de Türk Edebiyatı'nda öne çıkan özdeyişler arasında yerini almıştır. (İncognito, Juri, Telaş, Altıncı Gün, 2=1, Aşk...)
Dokuza Kadar On
Dokuza Kadar OnÖzdemir Asaf · Yapı Kredi Yayınları · 201521,8bin okunma
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.