Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir yanım binlerce dala dönüşen zamanın parçalanmışlığından milyonlarca yaprak halinde kıpır kıpır sarkarken, bir yanımı alsın rüzgâr, ta uzaklara savursun. Olabildiğince uzaklara. Böylece, parçalanmışlığım da parçalansın tekrar tekrar ve ben, sayısız noktalara saçılıp un ufak olan varlığımı, sayısız noktalardan, sayısız gözlerle seyredeyim.
Bazen bir ayrıntıyı hiç görmemenin, ya da gözucuyla hafifçe görmenin, ya da açık seçik görüldüğü halde görmezlikten gelmenin, bütünü kavramayı çok daha kolaylaştıracağını düşünüyordum çünkü.
Reklam
Köprü korkuluklarına takılıp kalan bakışların, kapı kollarında biriken dokunuşların, sağda solda uçuşan kelimelerin, aynı ustanın elinden çıkmış demir halkalar gibi birbirine kolaycacık ekleniveren iç çekişlerin, binlerce kez hayal edildiği halde birkerecik bile gerçekleşmeyen haykırışların, kıyıda köşede küflenip duran isyan dolu sessizliklerin ve bulutlara baktıkça bulut, kuşları düşledikçe kuş, sulara uzandıkça su olmak isteyişlerin hikâyelerini de göremiyordum hatta (…)
Öyle ki, artık bütün bu olup bitenler yüzünden o günlerde birbirleriyle iç içe geçen, birbirinin sonuna ya da başlangıcına dönüşen, birbirini sevinçle karşılayan, birbirini hüzünlü bakışlarla yolcu eden, köşebaşlarında birbirinin omzuna başını yaslayıp soluklanan, birbirinin dizinde uyuyan, kolundan tutup birbirini gezdiren, birbirini öldüren, birbirini doğuran, binlerce, on binlerce, yüz binlerce hikâyenin arasında gibiydim. Bir o kadarını da göremiyordum belki.
"Benim belleğim bu sokaklardan oluşur evlat," dedi sonra da. "Belleğimi yoklamam için sokaklara çıkıp adım adım dolaşmam gerekir. Ama bunu pekâlâ sen de yapabilirsin, öyle değil mi?"
Kimi zaman, ayrıntı kılığına bürünmüş oluyorlardı sözgelimi. Kimi zaman, bazı ayrıntıları örten sesten bir örtü. Kimi zaman, nefesi sararmış yaprak çıtırtılarına benzeyen, içler acısı bir son. Kimi zaman, neşeli bir başlangıç.
Reklam
Ayak izleri kanlıdır bunların, bakışları, susuşları, dokunuşları, dokunmayışları kanlıdır.
"Hep öyle yapar zaten," diye homurdandı. "Tanıyorum kelimesini kullanmadan 'tanıyorum' der. Oysa, uzun süredir buralarda kimse kimseyi tanımıyor artık. Yalnızca, tanıyormuş gibi yapıyor..."
Arada bir sesini işitiyorum, dedim. Bakışları bulutlandı birden; sesini işitiyorum da ne demek oluyor şimdi, hani yüzünü hiç görmemiştin? Görmedim, dedim, yalnızca zaman zaman sesini işitiyorum. Düş gibi mi, dedi. Hayır, dedim, basbayağı gerçek gibi. Aynı şey işte, diye homurdandı.
Büyük, ama çok büyük bir felaketin eşiğindeymişim gibi, gözlerime acı acı baktı; peki nasıl bulacaksın onu?
Reklam
(…) kor gibi yanan bir çift göz halinde duruyor, sokağa ve insanlara bir çift göz halinde bakıyor, sonra da böyle bakarken bakarken, bilinmeyen bir sesin ya da kıpırtının peşine düşüp ansızın kayboluyorlardı. Ama, gözleri kalıyordu orada; iki nokta, bir süre daha hiç kımıldamadan, boşluğu ve karanlığı derinleştire derinleştire, kor gibi yanıyordu.
Ya da aynı sokakta oldukları halde birbirlerinden binlerce kilometre uzak durarak, yan yana, art arda, yürüyüp yürüyüp gidiyorlar.
O böyle gemileri, umutları ve haykırışları yutan fırtınalı bir deniz gibi uğuldayıp yeri göğü zorlarken, küllenmeye bırakılan hikâyeler de kendilerini anlattırmak istercesine başka başka yaralara sıçrıyorlardı sanki.
Buldukları şeyin aradıkları şey olmadığını fark edip zınk diye duruyorlardı çünkü.
Beni en çok suçtan arınmışlığım tedirgin ediyor ...
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.