Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dilara

Her hayatın bir tarihi vardır Kısa uzun sıradan ya da görkemli Ama hepsi de ufalanan kaderlerdir Bir yerde her şey eşitlenir Toz zerrelerine dönüşerek Ve toz da parçalandığında Geriye kalan hiçlikten başka nedir
Reklam
"Gökyüzü beni hep iyileştirir Mavilik sonsuzluğa eşittir Uçup giden, eriyen mavilik Bir bardakta eridiğinde Bu mavilikten geriye kalan nedir"
Hayata Uzun Veda
Hayata Uzun Veda
Uzaktan uzağa aşkı duyumsuyorum Aşkı, sonsuzca yitmiş olan Şimdi bir yaz günü kadar uzak Ve beynimi oyup duran Şu gürültü gibi tedirgin edici Kendimi bir şarkı söylerken yakalıyorum Düşüncede söylenen şarkı Gerçeğine ne kadar uygundur (...) Kendimi bomboş hissediyorum Boş, bomboş kimi zaman Bir kır çiçeğinden daha yalnızım Bir kır çiçeği olmak isterdim Issız bir dağ yamacında Bir kır çiçeği için Yalnızlık ürkütücü değildir

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Aklımda kımıldayan düşünce Bazen bomboş hissediyorum kendimi Boş, bomboş Her şey tedirgin ediyor beni Zaman akıp gidiyor Zaman, bana hem ait Hem ait olmayan İnsan neden ölüme yazgılı Ölümün matematiği neden Zamana ayarlı Saatli bomba gibidir O adam şimdi ölmüştür Çünkü aradan şunca zaman geçti Biz onu görmeyeli Peki bu zaman nasıl bir şeydir Biz onu düşünmediğimizde Geçen zaman Onun kendisi için Geçen zamana eşit midir
Bir şehirde başka bir şehri Bir şiirde bir başka şiiri Bir başka serüveni kendi serüveninde Böylece gece yolculukları yeniden başlamıştı Ama bunlar başka gecelerdi Sigara üstüne sigara Yakılıp şiir düşünülen Ve yüzleri sisler ardında sevgilileri Onlar alaturka şarkıda bir dizeydi Hep hayal edilecek olan Siz önünden geçerken Pencerede kıpırdanan
Reklam
İnsanın sahipsizlik yazgısı Soğuk, duygusuz yıldızların altında Hayata uzun bir veda Uzun ve ne de olsa azıcık kederli İçimdeki şarkı duyulsun diye Sesimi nasıl yönlendirmeliyim Gözyaşlarım nasıl bir yön bulmalı kendine Yazılmış ve yazılacak şiirlerin hatırına Nasıl bir şarkı tutturmalıyım ki yarım kalmasın Bir kez daha tanık olsun yaşadığıma Kırda bir ağacın yapayalnızlığına tanık olsun Öpüştüklerimize, parmak uçlarımıza Öfkelerimize, küslüklerimize Yaşadığımız, yaşayamadığımız Her şeylerimize tanık olsun
Bakışlarımda bir anlam varsa bana aittir Ellerim bütün bedenim bana aittir Tanıştığım güneş, yıkandığım ırmaklar Derin ve tozlu yollar Öptüğüm dudaklar bana aittir Bu dünyayı kendi gözlerimle görmeyi öğrendim sonunda Gözlerim bana aittir Sayısız kitap sesleniyor bulundukları yerden Onlar nice sabahlarıma tanıktırlar Nice uykusuz gece
Dilara
@nothere·Bir kitabı okumaya başladı
Hayata Uzun Veda
Hayata Uzun VedaAtaol Behramoğlu
7.8/10 · 171 okunma
Beş şehir'in asıl konusu hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı ile beslenen iştiyaktır. İlk bakışta birbiriyle çatışır görünen bu iki duyguyu sevgi kelimesinde birleştirebiliriz. Bu sevginin kendisine çerçeve olarak seçtiği şehirler, benim hayatımın tesadüfleridir.
En iyisi, bırakalım hâtıralar içimizde konuşacakları saati kendiliklerinden seçsinler. Ancak bu cins uyanış anlarında geçmiş zamanın sesi bir keşif, bir ders, hulâsa günümüze eklenen bir şey olur. Bizim yapacağımız yeni, müstahsil ve canlı bugünün rüzgârına kendimizi teslim etmektir. O bizi güzelle iyinin, şuurla hülyanın el ele vereceği çalışkan ve mesut bir dünyaya götürecektir.
Reklam
Tabiat bir çerçeve, bir sahnedir. Bu hasret onu kendi aktörlerimizle ve havamızla doldurmamızı mümkün kılar.
En büyük meselemiz budur; mazi ile nerede ve nasıl bağlanacağız, hepimiz bir şuur ve benlik buhranının çocuklarıyız, hepimiz Hamlet'ten daha keskin bir "olmak veya olmamak" dâvası içinde yaşıyoruz. Onu benimsedikçe hayatımıza ve eserimize daha yakından sahip olacağız. Belki de sadece aramak ve bütün kapıları çalmak kâfidir. Çünkü bu daüssılanın kendisi başlıbaşına bir âlemdir.
224 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Beş Şehir
Beş ŞehirAhmet Hamdi Tanpınar
7.8/10 · 11,4bin okunma
Ne kadar çok hâtıra ve insan... Niçin Boğaz'dan ve İstanbul'dan bahsederken bütün bu dirilmesi imkânsız şeylerden bahsettim. Niçin geçmiş zaman bizi bir kuyu gibi çekiyor? İyi biliyorum ki aradığım şey bu insanların kendileri değildir; ne de yaşadıkları devre hasret çekiyorum. (...) Hayır, aradığım şey ne onlar, ne de zamanlarıdır. (...) Hayır muhakkak ki bu eski şeyleri kendileri için sevmiyoruz. Bizi onlara doğru çeken bıraktıkları boşluğun kendisidir. Ortada izi bulunsun veya bulunmasın, içimizdeki didişmeden kayıp olduğunu sandığımız bir tarafımızı onlarda arıyoruz. (...) Hepsi idealin serhaddinde susmuş bu insanların hikmetinde kaybolmuş bir dünyayı arıyorum. İstediğime onlarla erişemeyince şiire, yazıya dönüyorum. Onu musikinin kadehinden istiyorum; kadeh boşalıyor, susuzluğum olduğu gibi kalıyor; çünkü sanat da aşk gibidir, kandırmaz, susatır. Ben seraptan seraba koşuyorum. Her başına koştuğum pınarda muammalı çehreler bana uzanıyor; bilmediğim, seslerini tanımadığım dudaklar benimle bitmez tükenmez işaretlerle konuşuyorlar, fakat hiçbirinin dediğini anlamıyorum; ruhum dudaklarından ayrılır ayrılmaz hiçbir şeyin değişmediğini görüyorum. Belki onlar da bana kendi tecrübelerinden, her adımda karşılarına çıkan sert duvarlardan bahsediyorlar; "Biz de senin gibiydik," diyorlar. "Hiçbir suale cevap alamazsın. Asıl olan içindeki hasrettir; onu söndürmemeye çalış."
Onun kâinatı, hatırlamanın ve hasretin kâinatıdır. (...) Fakat bu yumuşak ruhlu dervişte hayat da ağır basar.
19,4bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.