Merhabalar,
Bir insanın düşüncelerini okurken kendi payıma ne düşürebilirim,diye sorgularım hep, bir deneme kitabını okumaya başlamadan önce. Ya da farklı bakış açılarını anlayabilir miyim. Bu kitap ikisini de sundu bana sanki.
O kadar bizden,o kadar hayattan,o kadar genel ama bir o kadar da kendine has bir bakış açısı.
Şair ve yazar şükrü erbaş, "çırpınıp içinde döndüğüm dünya" denemesinde insanlardan, duygulardan,toplumdan,edebiyattan,siyasetten, şairlerden, şiirlerden,yalnızlıktan bahsediyor.
Altını çizmediğim, düşünmeden etmediğim tek bir cümlesi olmadı.
Çırpınıp içinde döndüğü dünyayı hissettim düşüncelerini okurken.
Tavsiye ederim.
"Kimsenin kendine ait bir zamanı yok. Kimsenin kendi acısı yok, anısı yok, rüyası yok, arzusu yok. Herkes koronun en ortasında en yüksek sesi çıkarmak için çırpınıyor. Oraya nasıl geldiğini bilmiyor. Kalabalıkla birlikte o da bağırıyor. Tek zamana indirgenmiş bir bellek.Yapıştırma bir gülümseme. Eğreti. Anlamsız."
hayatınızda keşkeleriniz oldu mu?
–uzun bir zaman oldu elbette,hem de çok sık oldu.sonradan bunun aptallık olduğunu anladım. bunun,insanın yaşadığı hayattın büyük bir kısmını inkar etmesinden başka bir anlamı yoktu. bir gün "sildim pişmanlığı payıma düşen hayattan"dedim. o günden sonra kusurlarımı sevmeyi öğrettim.
Unutmak kişisel acılarımız için belki yaşama gücü verir ama toplumsal acılarda unutmak,ipimizi kendi elimizle celladımıza teslim etmekten başka bir anlam taşımaz.
İnsanın sözden başka yaşayacağı yeri yok dünyada,bilirim. İnsan,kabul etmekle dönüştürmek arasında gergin bir iptir,bilirim. İnsan konuşmasaydı -yazmak da içinde- yapacağı tek şey,topluca delirmek olurdu, bilirim.
Hangi vefa duygusuyla tutunacağız dünyaya?Hangi güzelliğin özrüyle varacağız mezara? Biz nasıl seveceğiz? Sevgimizi nasıl söyleyeceğiz? Bunu kim öğretecek bize?Ellerimiz bir su gibi akacak mı bir daha?