Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Pınar Dora
Pınar Dora
@bipinar_bikitap
9 Eylül 1982
169 okur puanı
Aralık 2018 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Bilim kurgu izlemeyi çok seven ben okumayı da bir o kadar seviyorum. Bazen izlerken veya okurken bir gün neden olmasın diyorum. Ama genelde felaket kısımları için oluyor bu insanoğlu bu hızla giderse tükenip gideceğiz. Ama başka gezegenlerde hayat bulabilir miyiz şüpheli .
.
.
Kitapta yok ettiğimiz bir dünya var. Ve bir şirket başka bir yere gidebilmek için bir araç geliştiriyor ama yakıtı da dünya dışından. Yakıta ulaşmak için gönüller lazım. Portala gidip gelecek. Zaman başka işliyor, gittikleri yerde öyle çok tekin değil. Her kabul edenin bir sebebi var. En dokunaklı olanı da Wallace. Başarılı olabilecekler mi? Orada bekleyen zorluklar neler, Wallace nasıl bir konumda hepsi kitapta. Devamı da gelecek pek güzel.
.
Çoğumuz Zümrüdüanka kuşunun hikayesini biliriz. Yazarımız kitaba başlarken bize onu tekrar hatırlatmış çok anlamlı bir giriş olmuş. Neresindeyim hayat yolculuğunun tekrar düşündüm. Sonra kitapta liderlik konusuna değinmiş büyük liderlerin bunu nasıl başardığını anlatarak örneğin canım Atatürk . En kötü alışkanlıklardan bahsetmiş örneğin Dostoyevski üzerinden kumar gibi. Ünlü insanların örnek olacak özellikleri varken olmayacak özellikleri de var. Vee kitaplarını severek okuduğum #salome den bahsetmiş. Amaaaa kaç adamı etkilediğini anlatırken sebebinin güzelliğini vurgulamış. Dış güzellik bir yere kadar değil mi? . Oturup başladığınız da sonuna kadar gidiyorsunuz. Dili sade ve akıcı.
Ne şairler, yazarlar, ressamlar, şarkıcılar geldi geçti bu dünyadan çoğunluğu hep öldükten sonra bilindi sevildi. Düşünün ki milyon dolarlık tabloları olan bu adam iki tablo satıp kirasını ödeyememiş hayatta iken. Şimdi hayran hayran bakılan bu adam sevilmemiş... Uzun yıllar kardeşi ile mektuplaşmış bu kitapta kardeşine yazdıklarının bir kısmı. Hayatı ve duyguları ile ilgili detaylı bilgiler var. Öyle gel git yaşamış ki içinde resimlerine de yansımış tabi. Gelişmiş değişmiş ama mutlu olamamış. Sonunu zaten biliyorsunuz..
Okur Takip Önerileri
.
Bir dönem Baltalı Hano'yu duymayan kalmadı sanıyorum. Türkiye'nin ilk kadın kabadayısı. Seri katil çete kuran haraç toplayan kadın. Rivayet diyende var gerçek diyende. Yazarımız onun bu cinayet hikayesini alıp romanın orta yerine koyup Hano'ya bir geçmiş bir gelecek yazıp çok güzel bir kitap çıkarmış bize.
.
.
.
Sıkılmadım okurken, eh baya ters köşe de vardı. Planlar hep sonradan öğrenildi gizem de vardı. Çok akıllı bir kadın vardı. Yaptığı doğru olmasa da . Kendi gibi zeki komiser Muharrem tarafından yakalanmaya çalışıldı. Yakalandı mı yakalanmadı mı kitapta Akıl mı akıldan üstündü aşkın mı gözü kördü okuyunca siz karar verin. Konu sadece bu bildiğimiz baltalı cinayet değil. Hano uğradığı bir haksızlık sonucu hapse düşer. Orda canına kıymak ister ama hamiledir. Hayat ona bir amaç vermiştir. Bazı kitaplarda baya yazasım geliyor da tadını kaçırmayayım diye mecbur susuyorum. İnce işlenmiş bir kurgu, güncel adaletsizliklere gönderme, özellikle bir çok şeyin göründüğü gibi olmadığını gösteren alt hikaye. Sevdim.
.
Ey sevgili
Aşk ol
Mutluluk ol
Huzurum ol
Az da olsa umut ol
Yollarım da ışığım ol.
.
.
.
Yok yok şiir kitabı değil. Arada dizeler ile süslenmiş bir hayat kitabı. Hiç ummadığınız biri ile alakasız iki yerde karşılaşırsanız tesadüf mü dersiniz yoksa bu bir işaret mi . Karakterimiz Eda böyle bir karşılaşma sonucu iş aşk hayatta ne varsa değişecek diye düşünüyor. Haksız da değil yani. Her tesadüf ona bir ders veriyor. Aile bağlarını hatırlatıyor. Güven konusunu düşündürüyor. Hayatımız ile ilgili bazı şeyleri gerçekten isteyip istemediğimizi sorgulatıyor.
Eda ile tesadüf mü değil mi derken uzun bir yolculuğa çıkıyor, hayat ne verirse almalı mıyız diye düşünüyoruz. Olaylar karışık kitap akıcı bir çırpıda biten keyifli bir yolculuktu...
Kitabı okumaya başlamadan ilk baktığım Cabulka ne demek oldu. Bin kapısı olan efsane bir kent bir diğer anlamı da kişinin nefsini terbiye etmesi için bir yerden başlaması. Kurgu çok güzeldi. Son zamanlarda beğendiğim sıkılmadan okuduğum nadir kitaplardan oldu. Cabulka bir yer. Anka kuşu şeklinde. Kuşlar diyarı. Çok büyük köklü bir geçmişleri var. Huzur ve barış içinde yaşamaya çalışıyorlar. Soylu aileler krallar krallıklar kendi içlerinde Araf dedikleri yerlerde tehlikeli türler. Hizmetlerinde çalıştırdıkları uçamayan cins kuşlar. Askerleri,profesörleri. Tam bir ülke. Rüzgar ve yön isimleri yer isimleri çok güzel düşünülmüş. Nefes kesen rüzgarı gibi.
.
.
Eh tabi iyilik olduğu kadar kötülük var. Hırs var, doyumsuzluk var, savaş var. Hastalık var. Cabulka'da bunlardan bir kaçı ile karşı karşıya. Genç kuşların çıktığı bir yolculuk var bunun sonunda bir çok şey çözüme ulaşacak. Öyle düşünüyorum çünkü tam yolculuğa çıktıklarında bitti kitap. İkincisini merakla bekliyorum. Fantastik kurgu seviyorsanız okuyun.
.
Küçükken anlatılan Ağustos böceği hikayesinin ancak biraz büyüyünce aslını öğrenen bizler, gerçekten bazı durumlarda gerçeğe ulaşmak için yeterince olgunluğa ulaşmamız gerektiğini düşündürüyor bana. Yazar kitabına Ağustos böceği ismini vermiş çünkü bütün yazdıklarında aslında öyle değil gerçeği böyle diyerek bir çok konuyu aydınlatmış.
.
.
.
Mevlana ile Şems arasında olan dostluğu başka konulara çekenler olmuştu duydunuz mu? Ben duymuş inanmamıştım. Atatürk duruşu yüzünden çok eleştirildi elini koyduğu yer yüzünden bu duruşun aslını biliyor musunuz? Ben araştırıp öğrenmiştim. Yazarımız da detaylı olarak anlatmış. Önyargı olmamalı araştırmadan emin olmamalı . Bu yanlış anlaşılmalara maruz kalan kimler var kimler. Bu konuyu açıklarken yazarımız güncel problemlere de değinmiş. Örnekler vererek. Detaylı araştırma isteyen emek dolu bu kitabı okuyun derim.
Yazardan daha önce #öfke isimli bir kitap okumuştum. Kalemine biraz aşina idim. Orda da karakter Oğuz'du. Sanırım bu ismi seviyor. Bu kitapta karakter yoğunluğu vardı isimler sürekli geldi gitti. İlk sayfalarda kendi de belirtmiş bu durumu fikrim şudur. Okudukça kişiler zaten oturuyor. Bir sıkıntı yaşamadım. Kitap her sayfada neredeyse aksiyon barındırıyordu okurken sıkılmadım. Sadece biraz fazla deha övülmüş tamam çok zeki öğrendik dedim.
.
Oğuz yetimhanede büyümüş üniversite öğrencisi bir dili öğrenmesi bir hafta sürmüyor üç dört bölüm birden okuyor varın zekasını hesap edin . Batmakta olan bir holding sahibi kendisini üç bölüme birden müdür olarak işe alıyor. Mafya, yurtdışı bağlantılar polis, hükümet çok paranın olduğu yerde bela eksik olur mu olmaz . Ama Oğuz sadece zeki bir öğrenci değil ayrıca bütün belalar ile baş edecek kadar güçlü. Bir amacı var. Para sadece aracı. Eh anlatmaya devam etsem ederim. Esas bela ile mücadele ikinci kitaba kalmış onu da en kısa zamanda okuruz inşallah
Her zaman mutsuz olacak olanlar:
-Yeniden başlayamayan.
- Sıfırdan başlamaya korkanlar.
- Geçmişte yaşayanlar.
- Yeni bir sayfa açamayanlar....
.
Kendini, halinden şikayet etmeye alıştırma!. Ömrünün sonuna kadar dövünsen, bu hayatın cefası tükenmez.
.
Seni anlayanı anla,
Sana kıymet verene kıymet ver
Senin yanında olanın yanında ol!
.
Çiçek gibi alıntılar bıraktım size. Bu altını çizdiklerimin küçük bir kısmı. En sevdiğim yanı "Biz" diliyle yazılmış olması. Yani iyi kötü ne varsa yazar bende yaşadım. Bende hata yaptım seni anlıyorum demiş. Biz bunu böyle aşarız bunu yapsak mutlu oluruz demiş. Ve kendini yalnız hissetme demiş "Bize Allah yeter". Dertleşme içini dökme kitabı gibi düşünün.
Fantastik distopya tarzında bir çırpıda okunabilecek içinde güzel mesajlar saklı bir kitapla geldim size. Okurken yazarın verdiği şarkıları da dinledim. Bölümlere uyumu çok iyiydi. "Castle" favorimdir uzun zamandır. Hatta okurken yazarımız ne düşünür bilmem #kışsavaşı filmlerinden biraz tat almış gibi geldi. Türü sevenlere filmleri de tavsiye ederim.
Dünya bir felaket sonrası mutasyona uğrayan insanlar ile doludur. Bir de bu durumdan içinin kötülüğü ile faydalanmaya çalışan bir kraliçe vardır. Kahramanımız bir toplama günü saraya götürülür. Burda seçilenler kalanlar diye ayrılırlar. Kalanların akıbeti hiç belli değildir. Ama öyle kabul edip kaderine razı olmaz. Kraliçe ve yaptıklarını çözmeye onu yenmeye çalışır. Bu güzel macerayı tür sevenlere tavsiye ederim...
Bazı kitaplar bazen gerçekten zamanında gelip buluyor sizi. Artık tesadüf mü dersiniz çekim mi dersiniz bilmiyorum. Bu kitapta benim için öyle oldu. Geldi bir kaç gün geçti hadi artık oku diye elime aldım. Baktım içinde bahsi geçen ilişkiler, farkındalık tam da yaşadığım günlere uygun. Rehber gibi oldu diyebilirim. Bir çok cümlenin altını çizdim. Kişisel gelişim gözüyle değilde yazarla sohbet ediyormuşuz gibi baktım. Evet ya gerçekten dedim çoğunlukla. İçindeki şarkıları rastladıkça eş zamanlı dinledim. Birini çok beğendim hatta. #tryingnottoloveyou .
.
Ben çok severim üstü kapalı laf çarpıtmaları. Muhatap belli konu belli ama dolaylı yoldan . Anlayana durumu yani. Pek keyifli. Kitapta değinmedik konu yok gibi. Dinden siyasete, insan ilişkilerinden evliliğe, dostluktan hırsızlığa, hak hukuk adaletten hastane polis kurumlarına . Öyle bel altı vurayım da değil. Baya bildiğin kanıtlı ispatlı bazen örnekli. Eleştiri yaparken biraz da düşünün acaba öyle değil de böyle mi? 420 sayfa okur geçerim yapamazsınız ama bittiğinde hafif bir tebessüm olur. Sonu pek beklenmedik olsa da ( belki de benim iyimser tarafıma denk geldi) işin sırrı bu sanırım. Çok sevdim.
.
.
Evli iki çocuklu bir adamın muzdarip olduğu durumdan bir kaçış bir ceza gibi düşünmesi ile evi terkedip yollara düşmesini gittiği yerlerde de başına gelenleri hayretle okuyorsunuz. Ne gelmiyor ki başına . Sorgulayın hiç vazgeçmeyin. .
Tesisatçı İhsan ile Ressam Jülide. Kimin aklına gelir ki diyecek kadar ayrı, bir kaç kelime ile sırlarını açıp anlayacak anlatacak hatta yarasına merhem olacak kadar aynı. Birlikte kaçıp gidiyorlar. İhsan evli çocuklu. Başlarken klişe okur gibi demiş bazı yorumlarda okurlar. Ben klişe beklemedim. Bir bağlantı bir ilginçlik bekledim. Öyle de oldu. Jülide'nin terkedilmişlikleri İhsan'in kimsesizliği.. her sayfa ayrı bir "bu kadar olmaz" dolu. Bu yol hikayesi okunmalı.
.
Doktor Ferhat bir kaza geçiriyor. On yıl komada kalıyor. Bütün umutlar tükenmişken bir gün uyanıyor. Hastaneden kaçıyor. Herkes şaşkın. Eski nişanlısı ailesi herkes aramaya koyuluyor ama yok . Sonra anlıyoruz ki peşinde çok tehlikeli bir örgüt var. Ferhat'ın da kendinin bile henüz anlayamadığı çözemediği ama gözlerinin ardında bildiği büyük sırlar var. Hemde taaa Nuh tufanına dayanan ve günümüz de vadedilmiş topraklar diye topraklarımız da gözü olanlara yarayacak . Ferhat'a verilen mesaj kör hamalı bul ️. Bu sırlar neydi? Kör hamal kimdi? Ferhat bu kötü insanlardan kaçıp kurtulabildi mi ? Hepsi kitapta.
.
.
Bir İstanbul sever olarak Taksim'den arkeoloji müzesine, Ayasofya müzesine her satırda gezdim. Nuh tufanından Şahmeran'a kadar efsaneleri okudum. Sonuna kadar kim ki bu kör hamal, Ferhat nasıl bu sırlara vakıf oldu acaba diyerek kitabı bitirdim. Bir de ne göreyim devamı gelecek bu iyi ile kötü mücadelesi henüz sona gelmedi️. Merakla bekliyor olacağım..
İyi yürekli, saf, sorumluluk sahibi Metin, kendi hayatını bir kenara bırakmış akışına yaşayan hayatın elinden tutmak için sebep arayan Bahar, güzelliğin herşeyi alabileceğini düşünen bana sorarsanız aşktan zerre anlamayan Derya veee kibirin, bencilliğin zeka ile birleşip nirvana yaptığı Ediz. Bir iş projesinde bir araya geliyorlar. Bahar ile Metin yakınlaşıyor ama Derya ve Ediz türlü tuzaklar entrikalar ile ayırıyor onları. İşler daha da karışık sormayın . Bebek var ortada bir dünya yalan var. Ha öğrendi ha öğrenecekler gerçekleri diye merakla okumak var. .
.
Aşk var gerilim var sinir harbi var hüzün var aile var . Bir çok duygu çok güzel yansıyor bize. Bir çırpıda okudum. Böyle aşkın dozunda olduğu aile sevgisi dürüstlük duygularının öne çıktığı bir kitap arıyorum derseniz benden size tavsiye .
Kısacık ama kurgu ve anlatım çok güzeldi. Devam etse okurdum öyle akıcı. Bir aşk ama imkansız ve acı bir aşk onun için herşeyi göze aldığın aşk. Yıllar sonra karşına hiç olmadık bir şekilde çıkarsa..
.
️ Profesör lakaplı keskin nişancımız bir iş alıyor. Ama bir türlü tamamlayamıyor. Gözle görülen hep yanlış kişileri öldürdüğü. Her sayfada dedim vardır bunun bir hikmeti dediğim gibi de oldu. En sonunda "doğru" hedefe sıra geldi ama aması var işte.
.
️ Ülkemde ki bütün adaletsizliklere, kadın cinayetlerine, uyuşturucu ticaretine yapılan pisliklerin hiç birinde adaletin yerini bulmadığına isyan vardı kitapta. Çok haklı isyanlar.. ve gizli kahramanlar vardı profesör gibi. Umarım onlara ihtiyacımız olmaz...
Kitabımız yetişkin için ama ben bile okurken zorlandım. Rahatsız eden içinde geçen kelimeler değildi. Acılardı. Okurken aktı gitti. Tam artık yeter dediğim yerde acılar tazelendi. Aile ne kadar önemli, birbirimizi ne kadar anlıyor, tanıyoruz, ne yaşıyor, ne hissediyoruz aynı hane içinde bunları bilememek ne kadar kötü dedim.
.
Barış ve Tolga otoriter babanın, içine kapanık sessiz kötülüğe boyun eğen bir annenin iki oğlu. Tolga ne kadar dışlanmışsa o kadar işe yaramaz, Barış ne kadar korunmuş kollanmışsa o kadar içe kapanık. Küçük yaşta Barış'ın kendinde keşfettiği cinsel yöneliminin farklı olması ve hayatı boyunca bu sebeple mücadele verecek olması, bunu fark eden Tolga'nın yaptıkları... Ve Barış'ın karşısına yıllar sonra çok zor gününde çıkan Ecem... Ah o Ecem...
.
Bir eşcinsel bireyin yaşadığı zorlukları okurken, aile içi şiddet, taciz, ihmal sorunlarını, insanların çıkar, menfaat, önyargı duygularının nasıl yaraladığını, çoğu zaman gerçekten insanları tanıyamadığımızı anlatıyor bize Barış. O sadece bir örnek aile içinde olanlar bugün bile okuduğum haberde içimi yaktı benim .
.
Kitapta beğendiğim başka bir nokta ise akıcılığı oldu. Kurgu öyle güzel ilerledi ki hiç sıkılmadım. Sayfaları merakla çevirdim. Hele son on sayfa okudukça hadi canım dedirtti. .
.
Bu defa yorumum uzun oldu biliyorum. Konu hassas. Biz kabul etsek de etmesek de çoğu zaman görmezden gelsek de bu acılar her yerde yaşanıyor ve yaşanacak ne yazık
Kısacık ama sıcacık öyküler olan bir kitap #hayatfısıltısı. Her öykü de içinizden değişik duygular geçiren, bizden bildiğimiz, gördüğümüz, yaşadığımız olaylar, durumlar,insanlar ...
Koltuk öyküsünde benim gibi babasını yıllarca görmemiş olanların içi sızlar... Karanlığın dibinde öyküsünde yakını madenci olanların nasıl yol gözlediklerini anlar... Unutulanlar da her gün önümüzden geçip giden sırtında kağıt çuvalları olan o insanların hayatına ufak bir dokunur.. Acı pişmanlık öyküsünde bizde hayat üzerine mutlaka pişman olacak birşeyler buluruz..
