Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Oldukça uzun bir süre duraksadı. Bakışlarındaki bir şey nefesimin kesilmesine sebep oluyordu. Derin bir nefes aldı. “Seni seviyorum, Sarah.” Nefesim o an durmuştu. Onu doğru duyduğumdan emin değildim. “Seni çok seviyorum,” dedi. Gözleri dolmuştu. Ağlamaya başladım. “Seni seviyorum,” dedi bir kez daha yumuşacık sesiyle, gözyaşlarımı silerek. Ardından beni öptü. Bu noktada benim de ona seni seviyorum demem gerektiğini biliyordum. Ama konuşamıyordum bile. Kulaklarıma inanamamıştım. Sarhoş gibiydim. Büyülenmiştim. Öpüşüne tutkuyla karşılık verip bacaklarımı ona doladım. İçimi doldurmasını istiyordum. İçime girdiğinde ikimiz de zevkten inledik. “Seni seviyorum,” dedi boğuk sesiyle.Konuşmak için ağzımı açtım ama hiçbir şey söyleyemiyordum. “Canını yakıyor muyum?” diye sordu. Başımı iki yana salladım. içimde gidip gelirken dudaklarımdan öptü. Elleriyle sırtımı ve kalçamı okşuyordu. Bedenlerimiz birlikte ritim tutmaya başladığında haz, sevgi ve saf mutluluktan başka hiçbir şey hissetmez oldum. Yaralı vücudumun hissedebileceği tüm acılar yerini zevke bırakmıştı. Kendimi sevinç­ ten sarhoş olmuş gibi hissediyordum. “Seni seviyorum,” dedi vücudu arzuyla sözcüklerine vurgu yaparken. “Ah, Jonas.” Nefesim kesilmişti. “Ben de seni seviyorum.”
Sayfa 87
Ölmekten yorgun, yaşamaktan Irak bu kalbim Kalbim ki sızlıyor hep Can kesiğiyle Çığlıklar zorluyorken hala göğsümü Dünyanın en evrensel dili bu konuştuğum Diyorum ne çok öldüm Ne çok hüzün biriktirdim ömrüme Keşke diye susuyorum sonra Keşke bu kadar hassas olmasaydın Bu kadar sızlamazdin belki o zaman Sonrası Bir çobanın sesinde soluyorum nefesimi Bir kaval ezgisinde ölüyorum bu kez Ölüyor ve gömülüyorum kendi içime Kanamalı bir şiirin yaşamasıdır bu.
Reklam
GELELİM MEDYA'NIN İKİYÜZLÜLÜĞÜ MESELESİNE 2008 yılında tarihinde ilk kez bin masum çalışanı toplu bir şekilde işten çıkardı emperyalizmin finans karayolu holding bankası. İsmini yazmıyorum ismi batsın. Zaten şer denizinde o holdingin amiral gemisi banka olarak ifade ediyorlardı. Kitabım Mobbing Bank Türk Fırtınasının gemi kılığında
ATSIZ'DA TARİH ANLAYIŞI: Atsız'ın lisans öğrenimi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (Edebiyat Zümresi) olduğu hâlde bilim adamı olarak tarihle daha çok ilgilenmiş, bu konuda daha çok eser vermiştir. “Türk tarihinin içinde yüzüyorum. Diyebilirim ki her günüm 27 asrın içinde geçiyor." diyecek ölçüde (Atsız 1992: 67) kendisini tarihle
Ölüm yaşamın karşıtı olarak değil, parçası olarak vardır. Bir kez sözcüklere döküldüğünde klişe görünüyor, ama o zamanlar bunu sözcükler değil, içimde bir düğüm olarak hissediyordum. Ölüm, kâğıt ağırlığının içinde de vardı, bilardo masasının üstünde sıralanmış kırmızı-beyaz dört topun içinde de. Ve hayatımız boyunca onu ince bir toz gibi ciğerlerimize çekip duruyorduk. O zamana kadar ölümü hep bağımsız, yaşamdan tümüyle ayrı olarak kabul etmiştim. Ölüm elbette günü gelince alacak bizi, diye düşünüyordum, ama o güne kadar bizi rahat bırakır. Bu bana basit ve mantıklı bir gerçek gibi görünürdü. Yaşam bu yandaydı, ölüm İse öte yanda. Oysa Kizuki'nin öldüğü geceden itibaren artık ölümü (ve yaşamı) böylesine basit bir biçimde düşünemez oldum. Ölüm yaşamın karşıtı değildi artık. Ölüm, daha hayatımın başlangıcından İtibaren yaşamımın bir parçasıydı, istesem de istemesem de bunu hiçbir çaba unutturamazdı. O mayıs gecesinde on yedi yaşındaki Kizuki’yi aldığında, ölüm beni de ele geçirmişt On sekiz yaşımın ilkbaharını, göğsümdeki o düğümlenmeyle ve bunu ciddiye almamaya çabalamakla geçirdim. Belli belirsiz de olsa, bir şeyleri ciddiye almanın insanı ille de gerçeğe götürmediğini hissediyordum. Ama sorunu ne kadar evirip çevirsem de, doğrusu şuydu: Ölüm bir hakikatti. Bu boğucu çelişkiye kendimi kaptırınca sonsuz bir kısırdöngüye gömüldüm, Şimdi geriye dönüp bakınca, o günlerin çok garip olduğunu görüyorum. Tam yaşamın ortasında her ölümün çevresinde dönüyordu.
Sevgili Anneciğim Binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda Kocaman bir dağ lalesi gibi Ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran. Şimdi mucizevi bir yerdeyim Muc'un ucuz evinde
Reklam
Yeri geldiğinde kendi uydurduğum, ama aynı masalı ikinci kez anlatırken unuttuğum bir ayrıntı için hemen, daha önce bunu farklı anlatmıştın diyorlar, böyle olunca değişikliğe uğramadan anlatmak için masalı kelimesi kelimesine ezberlemeye uğraşıyorum. Bir yazarın değiştirilmiş ikinci baskıyla, edebi açıdan daha iyi olsa bile istemeden kitabına zarar verdiğini bu sayede öğrenmiş oldum. İlk anlatılana hazırızdır, insan aşırı serüven kokan bir şeye bile ikna edebilir durumdadır; bu çok çabuk öyle kalıcı olur ki, bunu silip yok etmek isteyenin vay haline!
Ayaklı Kütüphane Çalıştığım yerde çok değerli bir arkadaşım bir gün benim için ayaklı kütüphane diyerek bir başka arkadaşına anlatırken söylemiş. Sonra bunu banada söyledi. Ayaklı kütüphane nasıl oldum.
Atsız'ın Dostları ve Ziyaretçileri: Türk milliyetçiliğinin "uyutulma dönemi"nde Atsız'ın da faaliyetleri sınırlıdır. Günleri, yollarda ve Süleymaniye Kütüphanesi'nde geçmektedir. Tanıdıkların, kendisini merak eden Türkçülerin ziyaretlerinin de ardı arkası kesilmemektedir. Ya bilhassa öğle tatillerinde kütüphanede, ya da
Aramızdaki son adımı da kapatıp ona doğru uzandım ve dudaklarımı kulağının çok yaşına getirdim. "Kim olduğunu biliyorum!" dedim kısık bir sesle. Tüm vücudu kaskatı kesilirken hızlı ve yorgun nefeslerim kulağına çarpıyordu. "Ama sen benim kim olduğumu henüz bilmiyorsun." Başımı geriye çekip soğuk gözlerinin en derinine korkusuzca baktım. "Bana meydan okurken iki kez düşün... Kabul etme ihtimalim var." Sertçe yutkundu. Anne kız karşı karşıya dururken bir parça bile geri adım atmadım. "Oyun mu oynamak istiyorsun, Medusa?" dedim alay ederek. "Kabul ediyorum ben varım!" dediğimde belki de ilk kez onun insani bir tepki verdiğine şahit oldum. Kaşlarını çatmıştı.
Sayfa 65 - ElzemKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.