“Tam karanlığı bilmeyenler, dünyayı aydınlatacak bir ışığın da ne olduğunu bilmezler, bunu aramazlar,”
| Yenişehir ‘de Bir Öğle Vakti
| Sevgi Soysal
Selâmlar🩷
Bu kitap kusursuz bir mekan, kişi, dönem gözlemi içeren bir Ankara romanı.
Yenişehir ise o dönemin Ankara’sında Ulus ve Kızılay arasını ifade eden bir mekansal ifade.
Türkiye’nin buhranlı
Burcu İşık
"Dünya üzerinde yaşayan her canlı varlık sorunsalı ile ister istemez tanışmıştır, bunun farkında olarak veyahut olmayarak ya da bu duruma farklı isimler vererek.
Peki gerçekten nedir bu varlık meselesi?
Varoluşçuluk varlığı seçimler ve tercihler
Yahudi inancına göre: Sadece ve sadece Yahudi bir anneden doğan Yahudi olur. Yahudiler anneyi tarla kabul ediyor. “Ürün tarlada yetişir, onun için sadece Yahudi anneden doğan çocuk Yahudi olur!” diyorlar.
Baba Yahudi olsa anne Yahudi olmasa o Yahudi olarak kabul edilmiyor. Yahudi anneden olmayan bütün insanlara ise “Goyim” diyorlar.
Yahudi
....
Gelin Birazda Düşünelim: KÖLELİK
Kölelik en genel tanımıyla, bir başka insanın “metası” olmaktır.
Yani kişisel bir özgürlük ya da söz hakkı sadece sahibi tarafından belirlenmesi ve insandan ziyade “makine” olma durumudur.
Dünyada uzun yıllar boyunca çeşitli şekillerde uygulanmıştır.
İlk olarak yaklaşık 11.000 yıl önce ortaya çıkmıştır.
1938 yılında İstanbul Darülfünu'nu Üniversite olmuştu, müderrisler profesör olmuştu. Artık bizde de Newton, Pascal ve Gauss gibi bilginler yetişecekti. Üniversite reformu bunu sağlayacaktı. Herkes iyimserdi. Kürsüler kuruluyordu. Doktora diye bir şey olduğunu da öğrenmişlerdi artık. Yeni bir Gauss'un ortaya çıkacağı günler yakındı. "Peki neden çıkmadı?" diye yakındı genç adam. "Yalnız bir şey unutulmuştu. Gelenek ve özellikle sistem diye bir şey olduğu unutulmuştu. Doğu'nun sistemsizliği diye bir şey olduğu unutulmuştu. Doğu geleneğinin bilim geleneğiyle nasıl uzlaştırılacağı meselesi unutulmuştu. Aceleden temel ilkeler unutulmuştu. Gauss'un Alman vatandaşlarının ülkeye getirilmesiyle topraktan Gauss'ların fışkıracağı sanılmıştı. Beklenen Gauss meyva vermedi. Mustafa bunu bilim dünyasına girer girmez anlamıştı. Kapıdan girer girmez hemen, 'İthal malı bilim olmaz,' demişti. Bu, ithal malı kafa olmaz demekti aynı zamanda. Bilim için de bir 'Yerli Mallar Haftası' düzenlemek gerekliydi."
Batı Trakya'da Türk hâkimiyeti yaklaşık 550 yıl kadar sürdü. 1363'te Osmanlı Devleti'nin bölgeyi fethiyle başlayan süreç 1913'te sona erdi. Trakya'nın fethedilmesiyle birlikte Anadolu'dan bölgeye önemli sayıda Türk yerleştirildi. Tımar sistemi gereği Müslüman ve Hristiyan köylüler yüzyıllar boyunca üreti- me ve askerlik hizmetlerine katıldı. 16.yüzyılda Osmanlı Devleti'nde tımar sistemi bozulmaya başladı. Zaman içerisinde feodal sisteme benzer bir sistem ortaya çıktı. Batı Trakya'da da bu durum yaşandı ve çiftlik sahibi kişiler binlerce dönümlük arazileri özel mülkleri haline getirdi. Osmanlı Devleti'nin merkezî otori- tesinin güçlü olduğu dönemlerde Müslümanlar ve Hristiyanlar arasında barış hakimdi. Ancak merkezî otoritenin bozulması, Fransız Devrimi'nin beraberinde getirdiği milliyetçilik duygu- ları, Osmanlı Devleti'ne diğer devletler tarafından uygulanan politikalarla Müslüman ve Hristiyanlar arasındaki ilişkiler bozulmaya başladı.
Sayfa 3 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okudu
Michel Foucault, yakın dönemdeki en önemli filozoflardan birisidir. Post yapısalcı, kıta felsefesini benimseyen ateist bir kalemdir. Kendi adına bir felsefi bakış bile mevcuttur. Fransız kalem, başta psikiyatri , tıp , hapishane sistemi olmak üzere toplumsal kurumlara yönelik eleştirileri ve cinselliğin tarihi, deliliğin tarihi, genel iktidar teorileri ve
Yaptığı programlar ile tanıdığımız #OğuzhanUğur bu sefer kalemini konuşturarak "Bu ülkenin güzel çocuklarına..." diye giriş yaptığı Cumhuriyetin kuruluşundan başlayıp günümüz gençliğinin sorunlarına kadar pek çok konuya değindiği keyifli bir okuma sunmuş bizlere.
"Cumhuriyet'in bize miras kalmadığını, emanet edildiğini
Filistin meselesi büyük çaplı insanı boyutları olan bir meseledir. Çünkü bu dava insan hakları iddialarına karşı mazlumların çığlığını temsil etmekte ve yeni uluslararası sistemin çirkin eylemlerini ve çifte standart uygulamalarını gün yüzüne çıkarmaktadır. Nitekim uluslararası sistem bir yandan kalkınma, bilim, teknoloji ve hayvan haklarını korumakla övünürken; diğer yandan 6.400.000'den fazla mültecinin açıkta kalmasına ses çıkarmayan medeniyetin tiksindirici iki yüzlülüğünün örneğini sergilemektedir.
- "(...) Alâkalardan soya soya varılan bu “mahiyeti boşluk” davası, ister “yokluğun da olmadığı bir yokluk” hakikatsizliği, ister böyle bir hakikati mücerret bir yaratıcıya atıf, ister kitab ehli dinlerin Allah inancına bağlansın, neticede “hakikatinin ne olduğu” meselesi bundan türeyen varlık hakikati izâhında tutarlı bir tüm isteyecektir; topyekûn varlık ve topyekûn hayatı, hiç kimsenin hakikatini reddetmeden “hakikatin hakikati” önünde hesaba çekici bir sistem gereği…"
Gelenek ve özellikle sistem diye bir şey olduğu unutulmuştu.Doğu’nun sistemsizliği diye bir şey olduğu unutulmuştu. Doğu geleneğinin bilim geleneğiyle nasıl uzlaştırılacağı meselesi unutulmuştu. Aceleden temel ilkeler unutulmuştu.
Eğitim “meselesi" sizin de kafanızı benimki gibi meşgul ediyorsa, eğitim ile alakalı her şeye istemeden de olsa dikkat kesiliyorsunuz.
Geçen akşam Yeni Şafak Gazetesi yazarı Yusuf Kaplan ile bir program vesilesiyle bir araya geldik.
MTO olarak kısaltılan, Medeniyet Tasavvuru Okulu’ndan bahsetti kendisi. Çok yorucu bir gün geçirmişti ama
Filistin meselesi ile ilgili olarak öncelikle ve özellikle bilinmesi gereken bir husus var: İşgal gerçeği. Filistinliler bir yönetim değişikliği için uğraşmıyor. Bir sistem ve rejim mücadelesi içinde değiller. Başkalarının topraklarına girmiş değiller. Başkalarının dinleri ve inançları ile uğraşıyor değiller. Başkaları onların topraklarına girmiş, işgal ve gasp gerçekleştirmişler. Filistinliler de onların ellerinden vatanlarını kurtarabilmek, gasp edilen haklarını geri alabilmek için mücadele mücadele ediyorlar.
"𝑬𝒏 𝒂𝒛𝒊𝒏𝒅𝒂𝒏 𝒚𝒂𝒔𝒊𝒚𝒐𝒓𝒖𝒛... 𝒀𝒂𝒔𝒂𝒎𝒂𝒌 𝒅𝒆𝒏𝒊𝒓𝒔𝒆."
Öncelikle bu serinin ilk iki kitabının ortak bir incelemesi olacaktır, bunu söylemek isterim. "Bronz" aslında benim tamamen öylesine, kafa dağıtmak için başladığım ve belki bu yüzden belki değil ama beklentimin üstüne çıkan ve beni tam olarak aradığım şekillerde tatmin eden bir kitap
1984
Öncelikle bu uzun yazıyı okumaya üşeniyorsanız kanalımda konuyla alakalı video hazırladım buyurun burdan tıklayabilirsi
Aldous Huxley niz. youtu.be/Yco9yqaO2jE
1984 romanını nerdeyse herkes biliyor artık. George Orwel'in bu romanı distopyanın şaheserlerinden sayılır ve ben bu eseri onun hocasının (