Yürü be çocuk, yürü...!
Yavaşladın yine!
Yetmedi mi tükendiğin, bu kaçıncı ömür
bu kaçıncı sene?
Feda ettiğin her bir saç teli yas tutar ardından
günah değil mi be çocuk!
Çocuk dedim ya harbiden öylesin,
bi büyümedin, bi büyütemedim seni.
Ne durdan-sustan anlarsın ne de sözden...
Geç artık bu hayal ötesi sevgilerden,
bırak gitsin deme ama,,,
bırak gitsin giden, yoktun,
hiç olmadın ki kalbinde zaten...!
Toparlan artık daha yapılacak çok işimiz var
bitmeden nefes, bitmeden beden...
Arkanda gamzelerinden birini bırak, hediye et
diğeri sana yeter.
Çek git artık,
hatta yürüyerek firar edemiyosan buralardan
ya da istediğin uzaklara yaklaşamıyosan,
koş! Koş artık çocuk...
Bu sefer bari geç kalma hayata;
Belki seni bekleyen birşeyler vardır, orda!
Uzaklarda...!
• Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir, korka korka atar adımlarını. Aman "sakın kendini" diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği; "bırak kendini, koy gitsin". Akıl kolay kolay yıkılmaz, aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa, harap bir kalpte var. (Şemsi Tebrizi)
-Teknik bir inceleme değildir. Sadece kendim için yazmak istedim, kendimi aktardım.-
Galiba çoğu zaman yazmaya nereden başlayacağımızı bilemiyoruz.. Hadi yazmayı bir kenara koyalım, karşımızda birisi olsa ve ona anlatacak olsak, konuşmaya nereden başlayacağımızı bile kestiremiyoruz. Bizler de bu sebeplerden ötürü hep susmayı tercih ediyoruz.