Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sevmek Neymis Bir Gun Anlarsın Uykuların kaçar geceleri Bir türlü sabah olmayı bilmez Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında Ne çarşaf halden anlar, ne yastık Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın Onun unutamadığın hayali Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine
Seneler Geçsin,Sen Beni bil ben seni bileyim istiyorum. Benim olduğun kadar dostlarının,Dostlarının olduğun kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım. Yaşayalım ki,Öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Sen çok dertlenip,içip arkadaşlarınla eve gelmelisin. Paylaşmalı ve beraber
Reklam
Eskiden anneannem elimizden tutar mezarlığa götürürdü bizi. Bugün bayram arefesi kızım, beklerler dedi. Ben birşey anlamazdım ama giderdik.Daha yolun başından duyulurdu mezarlıkta okunan mevlidin sesi.Önce kapının girişinde duran büyük yeşil demirlerle çevrili mezara yönelirdik, "eskiden imamdı bu zat çok duası var bu köyde" derdi
Hayırlı Cumalar - Günaydınlar Denizli den bu sabah , şimdiden hava sıcak 07:58 suları . . . Gönlünüzce birgün olsun İNŞALLAH . . .
Çok iyi hatırlarım, çocukluğumda kurumuş bir kaktüs vardı, sulardım onu her gün. İyi bakardım yeşermesi için, ama her sabah buğday sarısı gördüğümde içim acırdı. Tek umut ettiğim şey onun yeşermesiydi. Birgün onun yavaş yavaş yeşerdiğini gördüm, yemyeşildi. Kırmızı bir çiçeği vardı. Çiçeğini elime aldığımda dikeni battı. Elimi kanatmıştı, çok ağlamıştım; çünkü o çiçek her uyandığımda çocukluk duygularımın arkadaşıydı. O günden sonra kaktüse bir daha bakmadım, korkmuştum. Yıllar sonra biraz da olsa anlamıştım, umut bir düşün başlangıcı bir düşün bitişiydi. Hayatın kuralıydı bu, sevmek bazen insanın canını yakıyordu. |Deli Çocuğun Güncesi, Özgür Bacaksız (Sayfa 15)
Bazen sanki karşısında biri varmış gibi konuşup, çok değişik bir ses tonuyla gülüyordu. Zaman zaman birden öfkeyle bir bağırıyordu ki, neye uğradığımızı şaşırıyorduk. Ben de de panik atak başlamıştı. Yerinden kıpırdarsa, ben aniden çok korkuyordum. Yanımda bir başkası yükses sesle konuşsa, öksürse çok korkuyordum. O sinirlenince elim ayağıma
Reklam
OĞLUM 12 YIL UYUDUKTAN SONRA UYANDI... Bir gün çok sinirlendi. Yine kendini balkondan atmak istedi. Zor ikna edebildik. Akşam oldu, onu uyuyor zannettim. Babasıyla ne yapacağımızı konuşurken bir ara "oğlumuzu olmazsa bağlayalım" diye ağlayarak anlatıyordum ki birden yatağından doğrulup sadece bana bakarak, "yazıklar olsun size,
Üzerinde ”EN GÜZELE” yazılı, altından bir elmayı, şölenin yapıldığı salonun ortasına bırakıverdi. Doğal olarak bütün tanrıçalar, bu elmaya sahip olmak istediklerinden uzun tartışmalar oldu. Sonunda üç büyük tanrıça dışında diğerleri çekildiler. Ama kudret tanrıçası Hera, zekâ tanrıçası Palas Athena ve Aşk tanrıçası Afrodit elmaya sahip olmakta
GAZETELERİN KİTAP EKLERİ
YENİ ŞAFAK KİTAP EKİ Her ayın ilk çarşambası MİLLİYET : Her ayın 2. haftası çarşamba SABAH : Her ayın 2. haftası çarşamba CUMHURİYET KİTAP EKİ: Her perşembe STAR KİTAP EKİ Her ayın ilk cuma günü AYDINLIK: Her cuma DÜNYA KİTAP EKİ Her ayın ilk cuma günü POSTA: Her ayın ilk cuma günü BİRGÜN KİTAP EKİ: 15 günde bir cumartesi AKŞAM KİTAP EKİ Her ayın ikinci haftası pazar
Çok Anlamlı Bir Hikaye: Yaşlı adamın eşi evde tereyağ yapıyordu.Kocası ise her gün yakınlarındaki bakkala götürüp satıyor,onunla geçiniyorlardı. Bakkal, adamın getirdiği tereyağını hiç tartmıyordu. Ancak birgün acaba dedi, adam gittikten sonra tereyağını tartıya koydu... 900 gram olduğunu görünce çok öfkelendi ve yarın geldiğinde bunun hesabını sorar bir daha da ondan alışveriş yapmam dedi. Ertesi sabah yaşlı adam elinde tereyağıyla içeri girdi, bakkal sert bakışlarıyla: 'Bir daha senden tereyağı almayacağım.' dedi. Yaşlı adam üzülerek: 'Efendim, bir yanlışım mı oldu?' dedi. Bakkal: 'Efendi, senin bana getirdiğin tereyağını tarttım, 900 gram geldi ayıp değil mi bu yaptığın?' dedi. Yaşlı adam utanarak başını öne eğdi ve: 'Efendim bizim terazimizin ağırlıkları yok, sizden bir kilo şeker almıştık onu ağırlık olarak kullanıyoruz.' dedi. Bakkal utancından ne yapacağını şaşırdı. Böyledir işte Dünya... Kime ne ağırlıkta kıymet verirsen o ağırlıkta kıymet bulursun...
Reklam
HACKI (köpek deyip geçmeyin)
Hacki... Orta yaşlı profesör, her sabah işe gitmek için uğradığı tren istasyonunda sevimli mi sevimli bir köpek yavrusu ile karşılaşır. Bir süre sevip okşadıktan sonra sanki ikilinin arasında duygusal bir bağ gelişir. Profesör derse yetişmesi lazımdır ve tren kalkmak üzeredir artık. Ama vedalaşmak bir türlü mümkün olmaz... Durumu gören istasyon
Kerem Bilaloğlu
Ancak böyle anlarda herşeyin farkına varabiliyorum. Her sabah uyandığımda adımımı atıp başladığım yeni hayatım her seferinde farklı bir şekle bürünüyor. Ama dediğim gibi ancak böyle anlarda herşeyin farkına varabiliriyorum. Böyle anlardan kastım, zamanı yavaşlatmak. Gülünç gelebilir ‘’zamanı yavaşlatmak’’ bir o kadar imkansızda gelebilir. Ama
745 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.