Hepimiz birer Kör Baykuşuz aslında bu hayatta, çevremizde ki şahısların benliğini ve duygularını göremeyiz ama bunlardan en acısı insanın kendi içindeki benliğini görememesidir çünkü her nefis körler ülkesinde ayna sattığını düşünür.Bu hayatta en fazla kaç kişiden nefret edebiliriz veya en fazla kaç kişiyi sevebiliriz ? Birini nefret ederken de sevebilir miyiz ? Nefret mi sevgiye dönüşür yoksa sevgi mi nefrete ? Peki neden sadece sevmek ve nefret zorundayız ki neden bu aşırı iki uca mecburuz ikisinin arasında bir yerde durmak o kadar mı zor ? İnsanoğlu hiçbir zaman ne tam anlamı ile kendini sevmiştir ne de kendinden tam anlamı ile nefret etmiştir.Kendini sevemeyip bu yüzden de kendine acımayan bir çok insan vardır şu fani hayatta.Yazarımız da bu buhranın içerisindedir aslında. “Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. Kimseye anlatılamaz bu dertler, çünkü herkes bunlara nadir ve acayip şeyler gözüyle bakarlar”…Bu adi hayat anlık zevklerden ve yaşanmışlıklardan ibarettir.Ne zaman ki her duyguyu ve her zevki tatmışızdır işte o zaman kendi içimize dönük olan yolculuk başlamıştır.Kimisi bu yolculuğu hayatına kıyarak bitirir kimisi de kalan yolcuğunu kendi ile mutlu olmaya başlayarak devam ettirir.Unutmayın ki kendinizden değerli hiçbir şey yoktur bu hayatta.Siz,siz olun ilk önce kendinizi sevmekle başlayın gerisi teferruattır aslında…
Kör Baykuşun’da 96 sayfalık kısa bir kitap olduğuna aldanmayın sakın çünkü bu 96 sayfanın içeriği 500-600 sayfalık bir kitaba eş değerdir.
Hoş Kalın,Kitapla Kalın…
Kör BaykuşSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 202328.5k okunma
Sohbet buraya geldiğinde, başka konuşalacak şey mi kalmadı, içim daraldı kapatın konuyu lütfen, gibi cümleler duyardım zaman zaman. Büyük ihtimalle sizler de. Ölüm bilinci, maalesef sevdiğiniz birinin kaybıyla insanda gerçek bir yer ediyor. Benim bu konulara yönelmemdeki sebep biraz da insanların tepkileriyle bu konuya pandoranın kutusu gibi
Kitabı, kendisiyle hiçbir ilgisi olmayan bir haksızlığa sessiz kalamadığı için işinden olan ve memleketini terk edip, ailesinden kalan İstanbul'daki eve yerleşen Ali Rıza beyin ağzından okuyoruz. Onurlu bir hayat için her şeyi göze alabilen bir adama çocuklarının yaşattığı hayal kırıklıklarını, her birini teker teker kaybederken, bunları yaprak dökümü olarak adlandırmasını adeta dinledim. Sıcak ve duygusal bir kitaptı.
En tehlikeli şeytanlar her zaman cehennemin en dibinde olurlar.
Günümüzde dünya iki taraftan oluşuyor. Ya iyi tarafta olacaksın ya da kötü tarafta. Ortası kalmadı.
Kimse acıyı yaşayan kadar üzülmezdi. Acılı insan, dört duvar arasında yalnız kaldığında, bunu daha iyi anlardı. Ateş her zaman düştüğü yeri yakardı.
Ve kaybedenler kaybederken,
iki üç gündür biraz hastayım. bu süreçte kitap okuyamadım. uzun süre kitabın başında duramadığım için kitap okuyamadığım bu sürede aklıma geçenlerde
Fotoğraflarla Atatürk kitabını okuduğum/fotoğraflarına baktığım geldi.
ben genelde Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğraflarına bakarken o zaman gerçekleşen
Ara ara kalbini dinlemeli insan.
Bazen gökyüzüne bakarken
Bazen gözlerini kapatırken
Dinlemeli kalbini bazen...
En çok kendini kazanmalı insan.
Bazen kendini kaybederken
Bazen boşlukta süzülürken
Kazanmalı kendini her zaman...
Birini sevmeli belki evet
Hatta çok sevmeli
Ama kendisinden fazla değil
Sevmeli hep en çok kendisini...
Şiir yazmalı insan.
Yansıtmak için
Genç kalmak için
Duyguları anlamak için
Yazmalı şiir insan...