Hani çok sevdiğiniz bir dostunuzla vedalaşmak istemezsiniz ya, aynen böyle bir şeydi bu kitapla vedalaşmam.Son sayfalarını ağır ağır, ara vere vere okudum.Vedalaşınca büyük bir boşluğa düşeceğimi biliyordum çünkü. Öyle de oldu zaten. En son dudaktan kalbe kitabından böyle etkilenmiştim.Yazar bir zamanlar yaşanmış ve üstü örtülmüş bir takım olayları öyle zekice, öyle güzel anlatmış ki hayranlık duymamak elde değil. Kitabı okudukça üstü örtülen olaylar hakkında araştırma yapma isteği uyanıyor insanda. Araştırınca da olayların gerçekliği karşısında adete donup kalıyor insan.Bir zamanlar birileri ne de çok acı çekmiş ve hala da çekmeye devam ediyor malesef. Kitabın sonlarında karakterin izlediği filmin konusunu araştırdığınızda, kitabın konusuyla paralel olduğunu göreceksiniz.Bir nevi yazar yaşananları zihnimizde daha iyi somutlaştıralım diye, bize film tavsiyesinde bulunmuş diyebiliriz.Wagner'in hikayesini okuduktan sonra, kitapta geçen "Schubert Serenade"eseri açıp dinledim bir müddet, devam edemedim kitaba.Belki de Wagner'in acılarını, anıları yad etmek istedim içimde.Yaşananları sindirmek istedim sanırım.Yaşananlar derinden etkilemişti beni çünkü. Cahit Zarifoğlu'nun dedigi gibi:
"Uzandığım yerde düşünüyorum. Dünya sevinçlerinin temelinde acı var." Evet dünyada ne cok acı var maalesef.Okuyunca keyifle okuyacağınızı pek zannetmiyorum, çünkü okurken derin bir hüzün kaplıyor insanı. Bu yüzden keyifli okumalar demek gelmiyor içimden.