Uzun bir serüvenin sonunun 300 dolarlık ama hevessiz açılmış zarfı gibi hissettirmeyi nasıl başardığını hala anlayamıyorum ama oldukça çileden çıkarıcı ve tatmin edici olduğunu da söyleyebilirim. Yazar çığır aşmış bir aşılamayla insanı avucunda tutmayı ve bekletmeyi iyi kavramış olacak ki okurken kıvrandığımı hatırlıyorum. Sonunu getirmekte zorlandığımı ve sonunu okumanın zamanı olmadığı düşüncesiyle bırakacakken, yazar yine elime tutuşturmayı başardı kalemini ve şuan da bu satırları yazarken biraz daha sona yaklaşmış buluyorum kendimi. Lakin pek uzakta değil. Kitap bitmemiş olsa da kitabın ben de ki etkisi güzelliğe hizmet etmem gerektiği hakkında ki Brissenden tutumunun hat safhası oldu. Ve gerçekten böyle bir güzelliğin kölesi olmaktan epey mutluyum. Ve sona bu kadar yaklaşmışken sonuca vardıktan sonra söyleyeceğim tek konu da şu ki aylaklığıyla ün salmış ve çalışırken içmek zorunda olduğunu söyleyen joe'nin unutulmaz repliği olurdu
"Hastanedeydim bir keresinde, tifo olmuştum...
Hastanedeyken canım hiç içki istemedi. Komik değil mi sencede?"
Kitabı bitirmek tifo olmak gibi
Ve kitabı okurken de cebinde tütün ve saracak kağıt aramak gibiydi
Ama şimdi de dinlenme vakti
Evet kitap bitti
Ve Martin'in de sonunu getirdiği gibi bu ilk ve belki özensiz incelememin (doğrusu sadece bir düşseli aktarımımın) sonunu getirmek istiyorum.
Aşağıda bir yerlerde karanlığın içine düştü. Bütün bildiği buydu. Karanlığın içine düştüğü. İşte o an tüm bildiği, bilmekten vazgeçtiğiydi.