Dağıstanî

"Cehalet zulmü mazur göstermez." #fallout 🎬
"Herkes dünyayı kurtarmak istiyor. Ama nasıl olacağı hakkında anlaşamıyorlar." #fallout 🎬
Delikanlı düşman yine de
- ... Seninle birlikte yaşadık, aynı örtüyü, aynı kabı paylaştık, aynı keyiflerin tadına vardık. Sonra ben sana ihanet ettim. Aramızdaki anlaşmaya karşın, kör ve inatçı davrandım, seninle savaştım. Bana sıcak kanatlarını uzattığın her üç sefer, onları reddettim. Şimdi bana tekrar gölgeni sunuyorsun. Ben ki kapkara bir kıskançlık duyuyorum, benim utançtan kıpkırmızı olmamı mı istiyorsun? Hayır, Temuçin, sen beni aştın, dört yüz Moğol boyunu sancağın altına topladın, düşmanlarımızı yok ettin, beni yendin. Sayısız sadık savaşçıya, çadıra, semiz sürüye sahipsin. Benimse hiçbir şeyim yok; yalnızlığım o kadar kalın ki, bazen gölgemin peşimden gelip gelmediğini görmek için arkama bakıyorum. Ölmekten başka arzum yok. Bana bu iyiliği yap, beni öldür! Ama kanımı dökme. Daha önce bu sözde yoldaşları, hainlerin en alçaklarını öldür.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Dağıstanî tekrar paylaştı.
" Davetiyenin başına BESMELE yazıp, İslam'a uygun olmayan düğünler yapmak... " İş yerine AYET asıp, Kuran'ın yasakladığı ticaretler yapmak... " Binaya MÜLK ALLAH'INDIR yazıp, tam tersi hareketlerde bulunmak... " Söylemediklerimizi, yaşamadıkça asla kazanamayacağız..."
Of ki ne Of
Şafağın sessizliğini sadece sancakların şaklaması ve savaşçılarımızın omuzlarındaki zırhların gıcırtısı bozuyordu. Düşman bizi toprakların en ucunda, bir mevsimlik yolda sanıyordu, oysa biz ayaklarının dibindeki suları sıçratıyorduk
Bu ata sahip olmak için Kağanınım beş kısrak feda etmesi gerekmişti. Pişman olmadı, çünkü Beyaz Ağızlı Doru tam ondan beklediğimiz özelliklere sahipti: kusursuz bir boyun eğme ve dayanıklı bir öfke.
Herkesin hüznü farklı tabi
Kasar, İtürgen'in kulak zarlarını patlatmaya, gözkapaklarını kesmeye, boğazına tükürüp işemeye ant içmişti. Daha da ileri gitmiş, kafasının derisini yüzmekten, uzun saç örgüsüyle kıçını tıkamaktan, parmaklarının arasına bıçak sokmaktan, ellerini bileklerinden kesmekten de söz etmişti. Bunun dışında canlı canlı derisini yüzmeyi, sabırla bütün vücudunu soymayı, bunlar yetmezse de, bazı sinirleri kesmeyi düşünüyordu. Kısacası, İtürgen Kasar'ın karşısına getirildiğinde çevresi meraklılarla doluydu, bu nedenle Kasar kılıcının ucunu şamanın karnına sokup, yakasından yapıştıktan sonra hançerine dört kez kaburgalarına saplamakla yetindiğini görünce herkes şaşırdı. Kısa sürmüştü! Kasar üzüntüsünden ağlayabilirdi; hainin cezasını uzatmayı o kadar istiyordu ki. Oysa bütün keyfini aptalca bir kılıç darbesiyle sona erdirmişti... İşte tam Kasar gibi bir hareket, koca herif, duygularına yenilmişti.
Çingiz yasaları
- Targutay artık at üzerinde duramıyor, diye başladı baba söze. Kılıçlarından biri kolunu kesti. Ateşler içinde, Camuka'nın önünden kaçmak zorunda kaldı. Oğullarımla birlikte yanında en son kalanların arasındaydık, onu alıp sana getirmeyi düşündük. Senin bizi koruyup ödüllendireceğini düşündük ama yolda yüreğimiz buna izin vermedi. Onun için dövüşmemiş miydik? Yerlerde sürünen bir önderden ne ün kazanabilirdik ki? Onu serbest bıraktık ve kollarımızı hizmetine vermek için buraya geldik. - İyi yaptınız, dedi Kağan. Bana Targutay'ı getirmiş olsaydınız her üçünüzün de kellesini uçururdum, çünkü efendisine el süren bir adam ölümden başka hiçbir şeye layık olamaz. Bunu da Yasa'ya yazalım!
Kaşlarını neden yıkarsın dilber Divit alıp defterini yazarlar Evvel bizi beğenmeyen güzeller Şimdi çığrışırlar, al deyi deyi Koç yiğitler gider gelir yazıdan Yaralılar yatamıyor sızıdan Akça ceylan kurtulursa tazıdan Baş kaldırır gider, çöl deyi deyi
KARAC'OĞLAN söyler, kaşı karadan Hicap perdesini kaldır aradan Seni, beni bir Mevlâ'dır yaradan Büyüklenme hey kız, güzelim deyi
Ben seni severim can ile candan Mevlâ'm ayırmasın sevdiğim benden Canımı esirgemem yârim senden Götür sat pazara, kölem var deyi
Ben seni severim, sen de sev beni Mevlâ'm bir karara koymaz insanı Elbet bir gün olur ararsın beni Şurda bir divane yârim var deyi
Vay bee :)
Sabahtan vardım da yoluna durdum Gül yüzünü yere yıktı da geçti Sen kimin yârisin diye de sordum Bir cevap vermeden baktı da geçti Dilber nerde doğmuş, nerde illeri Ermeni mi, yoksa Rum mu dilleri Al yanakta açan gonca gülleri Bir hoşça gönlüme koştu da geçti KARAC'OĞLAN der ki, örülmüş başı Daha on beşine girmemiş yaşı Ok imiş kirpiği, yay imiş kaşı Atarak sinemi yaktı da geçti
Akşam olur, ben yerime yatamam Eski derdi yenisine katamam Silkinipte gam yükünü atamam Ara yerde ölüm olduktan geri Bir selâm almadım dilin, dişinden Yatamıyom, hayalinden, düşünden Güzelliğin soyha kalsın başından Ben ölüp ellere kaldıktan geri
25,7bin öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.
Resim